Dijital Konser Serisi
Berlin Filarmoni Orkestrası

Konser

19 Ekim 2013 / 19:45

Pera Müzesi, Ekim 2013 – Haziran 2014 döneminde Goethe-Institut Istanbul ve Berlin Filarmoni Orkestrası’nın işbirliğiyle, dünyanın ilk sanal konser salonu Dijital Konser Salonu’nun (Digital Concert Hall) sunduğu canlı yayın programından ayda bir kez müzikseverlere eşsiz konserler sunacak.

Dijital Konser Serisinin ilk etkinliği 19 Ekim Cumartesi günü saat 20:00’da Johann Sebastian Bach’ın St Matthew Passion eseri ile başlıyor.

Konserler ücretsizdir; yerler sınırlıdır ve numaralı değildir. Rezervasyon alınmamaktadır.

Daha fazla bilgi için tıklayın.

Konser Programı

19:45 Sabri Tuluğ Tırpan, Sunuş

20:00 Canlı Yayın, Konser

Berlin Filarmoni Orkestrası
Sir Simon Rattle
Topi Lehtipuu, Mark Padmore, Rundfunkchor Berlin, Peter Sellars


Johann Sebastian Bach
St Matthew Passion


Camilla Tilling Soprano
Magdalena Kožená Mezzo-Soprano
Topi Lehtipuu, Mark Padmore, Eric Owens Bariton
Christian Gerhaher Bariton
Rundfunkchor Berlin, Simon Halsey Koro Şefi
Knaben des Staats-und Domchors Berlin, Kai-Uwe Jirka Koro Şefi
Peter Sellars Sahneleme

 

Bergman’da Yüzler/ Aynalar/ İllüzyonlar

Bergman’da Yüzler/ Aynalar/ İllüzyonlar

Şöyle bir proje hayal edin: Birisi çıkıp, Bergman filmlerinde, perdede yüzlere yakın plan yapılan dakikaları saysın, sonra da bu sayıyı onun tüm filmlerinin süresine oranlasın. Benim hissim o ki, ortaya hiç de azımsanamayacak büyüklükte bir oran çıkacaktır. 

Jean-Léon Gérôme: Değişim Çağında Kültürel Etkileşimler

Jean-Léon Gérôme: Değişim Çağında Kültürel Etkileşimler

Jean-Léon Gérôme, 19. yüzyıl ikinci yarısının en tanınmış sanatçıları arasında yer alır. Akademik resmin en ateşli savunucularından olan Gérôme, İzlenimcilik gibi modern akımlara karşı kişisel bir savaş yürütmüştür. Yaşamının son dönemlerinde, karşı çıktığı akımların yükselişiyle eski popülerliğini kaybetmeye başlasa da 20. yüzyılda da pek çok başka akademik ressam gibi unutulup gitmemiştir. 

Janine Antoni Bana Bak!

Janine Antoni Bana Bak!

Janine Antoni, 1990’larda, kimlik inşası meselesine odaklanmaya başladı. Yala ve Sabunla isimli yapıtını, klasik heykel geleneğine uygun olarak, doğrudan kendi bedeninden aldığı kalıptan yola çıkarak yaptı. Bu büstleri sıra dışı kılan ise, sabun ve çikolata gibi tüketim maddelerinden yapılmış olmaları.