Bir Hançer Tarihi

26 Aralık 2014

Henryk Weyssenhoff

“Bir Hançer Tarihi”, Henryk Weyssenhoff, 1891. Tuval üzerine yağlıboya, 73 X 90 cm.

Manzaralar, baskılar ve illüstrasyonlar yapan Henryk Weyssenhoff, yaratıcı enerjisinin büyük bölümünü Belarus’un, Litvanya’nın ve Samogitya’nın gerçekçi manzaralarını yapmaya harcadı. On yedinci yüzyılda, henüz yeni Polonyalaştırılmış Inflanty’ye göç eden soylu bir aileden gelen genç Henryk, Polonya ulusal gelenekleriyle yetiştirildi. Sözüne sadık bir insan olan babası, Rus yönetimine karşı Ocak Ayaklanması’na katıldı ve hareket başarısız olunca Siberya’daki Kungur’a sürgün edildi; karısı ve çocukları da ona katıldı. Birkaç Avrupa kentinde eğitim aldıktan ve çalıştıktan sonra sanatçı 1909’da annesinin Russakowicze’deki aile evine yerleşti ve burada bir tür sanat merkezi –hatıra eşyalar, baskılar, mobilya, dokumalar ve kitapların bulunduğu bir atölye– kurdu. Lamus olarak bilinen bu aile müzesi, 1891’de Münih’te yaptığı Bir Hançer Tarihi adlı resminin esin kaynağı olabilir.

Bir Hançer Tarihi, 18. yüzyıl kontuşları giymiş iki Polonya soylusunu, Doğu nesneleriyle dolu bir odada sohbet ederken gösteriyor. Daha genç olan adam elindeki yatağana bakıyor –tek kenarı keskin, kavisli bu savaş bıçağına yanlış olarak kindza ya da handjar da denir (bunlardan ilki bir tür hançerdir, daha kısadır ve iki keskin kenarı vardır). Silahın kabzası da ilginçtir– balçaksızdır, ikili bir topuzu vardır ve bazılarına göre burada pulkanatlılara yönelik çağrışımlar söz konusudur. Daha yaşlı adam bir sofada oturmuş, Türk işi yastıklara yaslanmış, bu görece ender bulunan silahın hikâyesini büyük bir zevkle anlatmaktadır. Fildişi kakmalı, alçak, sekizgen bir kürsi sehpanın üstünde, içinde bal rengi bir sıvı olan, yosun kaplı bir şişe durmaktadır. Sofanın üstündeki duvarda bir doğu halısı asılıdır, üstündeyse savaş ganimetleri görülmektedir: kını içinde bir kılıç, onunla çapraz duran kancalı bir savaş baltası (Polonya şövalyelerinin çok kullandığı bir nadziak), bir barut şişesi, hafif süvarilerin kullandığı türden “kanatlı” bir miğfer, bir Türk miğferi ve kıvrık bir kılıç. Olası yorumlardan biri, bunların Viyana Savaşı’ndan kalma aile yadigârları olduğu, muzafferlerin savaş aksesuarlarının yanı sıra yenilenlerden alınan aksesuarlar olduğudur. Sahnenin tümü hatasız bir biçimde resmedilmiştir ve Weyssenhoff’un bir ressam olarak becerisini gösterir. Sanatçı, her ayrıntısı verilmiş bu kompozisyona, eski günlere duyulan özlemi dile getiren ağırbaşlı bir ölüdoğa olarak yaklaşmış gibidir.

Mangala Oyunu

Mangala Oyunu

Doğu’ya özgü giysileri içindeki bu üç figür, egzotik bir manzara önünde nargile içip mangala oynarken görülüyor. 1739 tarihli kraliyet koleksiyonları envanterleri, bu grubun üyelerini sarayın haremağası Matthias ve iki odalık olarak tanımlıyor.

Padişahın Emriyle

Padişahın Emriyle

Resimde Żmurko bir harem odasının egzotik imgesini, parlayan kumaşlar, saçılmış mücevherlerle birlikte sunuyor, burayı “padişahın emriyle” öldürülmüş bir odalığın heykeli andıran güzel bedeni için bir dekor olarak kullanıyor. 

Kuyunun Yanında

Kuyunun Yanında

Tadeusz Ajdukiewicz Doğu’yu, 1877’de, Władysław Branicki’yle birlikte çıktığı Suriye, Mısır, Türkiye ve Kırım turunda keşfetti. Bu deneyim onda derin bir etki yarattı, yaşamının sonuna kadar da Doğulu temaları kullanmayı sürdürdü.