Galata Kulesinden İstanbul Görünümü, Antoine Ignace Melling, 1787, Kâğıt üzerine suluboya, 56,5 x 74,5 cm.
Kenti kuzeyden güneye bölen, iki kıtayı ayıran,
İstanbul’u batılı ressamlar için çok özel kılan Boğaz, batılı ressamlar için kentin en pitoresk görünümlerini sunar. Kimi zaman, örneğin Ziem’in resimlerinde olduğu gibi masalsı bir İstanbul atmosferi yaratırken en önemli unsurlardan biri Boğaz’dır. İstanbul’da bulunmuş ya da buraya hiç gelmemiş ressamların elinden çıkmış, bazı detaylarıyla gerçeğe çok uymayan resimler bile, Boğaz ve anıtsal yapılar bir araya geldiğinde hemen tanınır hale gelir. Bunun yanı sıra Göksu gibi mesire yerleri, vapurları, kayıkları, balıkçılarıyla kentin gündelik yaşamına dair zengin bir görsel dağarcık ve ayrıntı sunar. Sanatçı bu kez Galata Kulesi’nden göründüğü biçimiyle Kılıç Ali Paşa Camisi’nin solundaki görünümü resmetmiştir. Bu titiz desen ustasının tüm ayrıntılarıyla kâğıda aktardığı Pera sırtlarındaki yoğun kentleşme resme egemendir. Arka planda görülen Üsküdar’da da yoğun bir yapılaşma dikkati çeker. Bu ayrıntılar dönemin sivil mimarisi ve kent dokusu hakkında fikir vermektedir. Yelkenlilerin yanaştığı Tophane Limanı’nın hareketli deniz trafiğini de resme katılmış, Boğaz’daki pek çok irili ufaklı kayık ve yelkenli teknelerle İstanbul’un hareketli deniz yaşamı canlandırılmıştır. Altta kompozisyonu sınırlandıran duvarın üstünde sanatçının imzası ve tarih bulunur.
İstanbul Boğazı, Joseph (Guiseppe) Schranz (?), 19. yüzyıl ortaları, Kâğıt üzerine suluboya, 33 x 54 cm.
İstanbul Boğazı’nın bu görünümünde sanatçı imzası bulunmasa da, üslupsal özellikler, Schranz tarafından yapılmış olabileceğini gösterir. İki yüksek ağaçla çevrelenmiş kompozisyon bu kez yoğun kent dokusunu ve yaşamını değil, İstanbul çevresinin kırsal görünümünü konu alır. Beykoz sırtlarından Boğaz’a bakan sanatçı, ön planda çubuk içip sohbet eden köylü figürlere ve uzakta belli belirsiz kent siluetine de yer vermiştir. Resimde bulunan buharlı gemiden dolayı eser, bu tip gemilerin İstanbul’da kullanılmaya başlandığı 1828 yılı sonrasına tarihlenir.
Boğaz’da Kayık ve Yelkenliler, Félix Ziem, 19. yüzyılın ikinci yarısı, Tuval üzerine yağlıboya, 55 x 81 cm..
Felix Ziem, Boğaz’daki canlı yaşantıyı betimlediği bu resmini İstanbul’da bulunduğu dönemde yaptığı desenleri kullanarak ülkesine döndükten sonra tamamlamış olmalıdır. Sanatçı, porte, ölüdoğa, gündelik yaşam, tarih gibi çok farklı konularda eser üretebilen bir ressam olsa da temelde bir manzara ressamı olarak kabul edilir; nitekim doğanın betimini öne çıkaran Barbizon Okulu’nun da aktif bir üyesidir. Bu resminde de İstanbul, uzaktan görülen birkaç cami siluetiyle belirtilmiş, buna karşın Venedik resimlerinde olduğu gibi, kent, deniz ve birer renk lekesine dönüşmüş insan figürlerinin pitoresk birlikteliği öne çıkarılmıştır. Renklerini doğal pigmentlerden kendisi elde eden Ziem’in resimlerindeki renk kullanımı başka ressamları da etkilemiş; örneğin Van Gogh, “Ziem gibi maviler boyayabilmek” istediğini belirtmiştir. Sanatçının, bu resimde de egemen olan mavi renk için “lapis lazuli” kullandığı bilinmektedir.
Ağ Toplayan Balıkçılar, Fausto Zonaro, Tuval üzerine yağlıboya, 1891 – 1910, 40,5 x 67 cm.
1888 yılında Paris’e gittiğinde izlenimci ressamlarla tanışma olanağı bulan Zonaro’nun eserlerinde Fransız İzlenimciliği’nin izlerini görmek mümkündür. Sanatçı, İstanbul’da bulunduğu dönemde bu kentteki yaşamı, hızlı fırça vuruşları ve canlı renklerle betimleyen pek çok resim yapmıştır. Özellikle manzara konulu resimlerinde ortaya çıkan izlenimci tekniğini yansıtan bu eserinde de, İstanbul’un yaşantısına dair ilgi çeken konulardan birini betimlemiştir. 1925’te Paris’te basılan, Zonaro’nun resimlediği Fransız yazar Adolphe Thalasso’nun “Deri se’adet ou Stamboul Porte du Bonheur, Scènes de la Vie Turque” (Dersaadet ya da Mutluluğun Kapısı İstanbul, Türk Yaşamından Sahneler) adlı kitabında, sanatçının İstanbul’dayken yaptığı bu resmi temel alan bir taşbaskı bulunur. Kitabın “Şehir ve Yaşam” başlıklı bölümünde yer alan bu kompozisyon, bu kez sanatçı tarafından birkaç balıkçı figürü daha eklenerek geliştirilmiştir.
Feraceli Kadın, Fausto Zonaro, 1910’dan önce, Karton üzerine karışık teknik, 69 x 49 cm.
Zonaro, resimleriyle 19. yüzyıl sonu
İstanbul’unu görselleştirmiş bir ressamdır. Özellikle sık sık ele aldığı kadın figürlerinde, dönemin modası ve gündelik yaşam alışkanlıkları izlenebilir. Göksu, Kağıthane gibi mesire yerleri ve Boğaziçi kıyıları, İstanbullu kadınların gezintiye çıktığı, yabancı gezginlerin de onları rahatlıkla gözlemleyebildiği mekânlardı. Resimde bir Boğaz manzarası önünde görülen model, koyu renk, dantelli feracesi, ince beyaz yaşmağı ve hotozuyla 19. yüzyıl sonu
kadın giyim modasını yansıtmaktadır.