03 Şubat 2016
Güzel Sanatlar Akademisi’nde İbrahim Çallı’nın atölyesinden mezun olduktan sonra 1930’larda Paris’e giden, André Lhote atölyesinde çalışma olanağı bulan, hatta hayat arkadaşı Ernestine ile (Eren Eyüboğlu) ile o atölyede tanışan Bedri Rahmi Eyüboğlu için nü, özellikle erken döneminde farklı modernist üslupları araştırmasına olanak tanıyan bir mecra durumundadır. Anadolu’nun halk sanatlarından yansıyan görsel birikime yönelik yoğun ilgisiyle tanıdığımız Eyüboğlu’nun bu erken dönem nü’lerinde görülen renkli dekoratif unsurlar, ünlü Fransız ressam Henri Matisse’e duyduğu ilgiyle de beslenen bir Batı-Doğu sentezi arayışını hissettirir.
1930’ların başında Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Eren Eyüboğlu’nun birbirine çok benzeyen bir dizi küçük boyutlu nü resmi, resimsel arayışları konu alan karşılıklı bir “görsel sohbet” gibidir. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 1950’lerin başında biçimsel soyutlamayı esas alan arayışlarında ulaştığı sentezde, erken dönem arayışlarının görsel yansımalarını bulmak mümkündür.
1936’da Bedri Rahmi Eyüboğlu ile evlendikten sonra Eren Eyüboğlu olarak tanınan Rumen kökenli ressam Ernestine Leobovici’nin henüz ilk gençliğinde gerçekleştirdiği bir nü, modern resme yönelik merakının ipuçlarını barındırır. Yaş Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuduktan sonra 1929’da Paris’e giderek bir süre Julian Akademisi’nde, ardından dört yıl gibi uzunca bir süre André Lhote atölyesinde çalışan Eren Eyüboğlu’nun resimlerinde nü, zengin bir poz dağarcığı içerirken, dışavurumcu eğilimi koruyan üslupsal arayışları duyurur.
Çoğunlukla mekânıyla birlikte betimlenen nü’lerinde deformasyona uğrattığı figürün anatomik özelliklerini göz önünde bulundurduğunu hissettiren Eren Eyüboğlu’nun resimleri, gerek resim yüzeyinin Cézannevari “inşacı” fırça darbeleriyle bütünlenişi gerekse renk duyarlılığı açısından biçimsel değerlere verdiği önemi yansıtır.
1937’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ni birincilikle bitiren Nuri İyem, özellikle erken döneminde ürettiği çok sayıda nü resimde, yoğun bir biçimsel arayışı duyurur. Günümüzde Anadolu kadınını simgeleyen portreleriyle tanınan İyem’in özellikle 1960’lar öncesinde geometrik soyutlamadan soyuta ve yeniden figürasyona uzanan resimsel süreci içinde nü, biçimsel kaygıların ağır bastığı modernist bir sanatsal kimliği duyurur.
Nü resmi konu ile biçim arasındaki ilişkiyi irdelediği bir olgu olarak ele alan Nuri İyem, seyirciyi “konu”dan kurtarıp “resme” bakmasının çok zor olduğunu ifade etmiş, bu anlamda nü resmin, hem ressama, hem izleyiciye meydan okuyan bir sanat türü olduğunu ima etmiştir: “Kolay değildir, seyirciyi konudan kurtarıp resme sokmak. Chardin’in resmini yemek odasına, iştah açsın diye koyanlar bulunabilir.”
İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nden 1932’de mezun olan Hakkı Anlı’nın erken döneminde gerçekleştirdiği nü resimlerde kendi meraklı bakışının izleri, orta yaşında gerçekleştirdiği kübist üsluplu resimlerde kendilik arayışının yalpalanmaları, geç döneminde ulaştığı çıplak figür yorumlarında kendi özgün duyarlılığının yansımalarını bulmak mümkündür. Geç denebilecek bir yaşta, 50’lerine yaklaşırken Paris’e yerleşen, orada Avrupa’dan göçmüş başka Türk ressamlarla birlikte II. Dünya Savaşı sonrası atmosferinin duygusunu barındıran soyut resimleriyle dikkat çeken Anlı, 1970’lerde yeniden figüre döndüğünde ne figüratif ne soyut olan, yoğun arayışlarla geçen uzun bir yaşamın ardından, kararlı bir kararsızlığı duyuran çıplaklarla defteri kapatır.
Hakkı Anlı’nın sanat yaşamında gözlemlenen üslupsal çeşitlilik ve arayış, 20. yüzyılın ilk yarısında Türk resminin modernleşme sürecinde genel olarak gözlenen heveslerin ve kaygıların, kaçınılmaz artzamanlılıklara rağmen özgün ifade çabalarının mikrokozmik bir yansıması gibidir.
Üryan, Çıplak, Nü: Türk Resminde Bir Modernleşme Öyküsü 25 Kasım 2015 - 07 Şubat 2016 tarihleri arasında Pera Müzesi’nde gerçekleşti.
Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Cuma 10.00 - 22.00
Pazar 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi
günü kapalıdır.
Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi
ücretsiz ziyaret edebilir.
Tam: 200 TL
İndirimli: 100 TL
Grup: 150 TL (toplu 10 bilet ve üstü)