04 Ocak 2011
Diego Rivera, 1886’da Guanajuato’da doğdu. San Carlos Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki öğreniminden sonra, henüz 19 yaşındayken devlet bursuyla Avrupa’ya gitti. 12 yıl boyunca Madrid ve Paris’te kübist çevrelerde yaşadı ve resim yaptı. Rivera, Meksika Devrimi’nin (1910-1917) ardından hükümet tarafından başlatılan kültür programı kapsamında resimler yapmakla görevlendirildi. David Alvaro Siqueiros ile José Clemente Orozco’nun da içinde bulunduğu hareketle Meksika duvar resmi geleneğinin kurucuları arasında yer aldı.
Meksika’daki Ulusal Saray ve Eğitim Bakanlığı’nın yanı sıra daha birçok mekânda yer alan duvar resimlerinde; Meksika tarihini ve Meksikalı devrimcilerin cesaretli mücadelesini resmetti. 1929’da Kahlo’yla evlendiklerinde, çevreleri Rivera’nın dev fiziğiyle Frida’nın küçük ve narin bedenine göndermede bulunarak bu evliliği “bir fille bir güvercinin birleşmesi” olarak nitelemişlerdi.
Jacques Gelman, 1943’te eşi Natasha’nın portresini Diego Rivera’ya ısmarladığında, Rivera adını duyurmuş bir sanatçıydı. 1920’lerde ulusalcı rönesans hareketini başlatan duvar ressamlarının en tanınmışıydı; Komünist Parti’ye yazılmış, 1917 devriminin kutlama törenlerine katılmak için Sovyetler Birliği’ne gitmiş, sürgündeki Lev Troçki’yi evinde konuk etmiş ve André Breton’la birlikte devrimci sanat manifestosu hazırlamıştı. Meksika’nın kültür sahnesinde etkindi, tuvalleri sosyetede ve seçkin entelektüeller arasında itibar görmekteydi.
Frida Kahlo’nun 1954’teki ölümünün ardından, Rivera’nın kendine has gücü hüzne ve fiziksel çöküşe dönüştü. Kendi ölümünün de yakın olduğunu hisseden Rivera, Frida Kahlo Müzesi’nin kurulabilmesi için Coyoacán’daki evi ve bütün eşyalarını Meksiko’ya bağışladı. Rivera’nın yaşamı boyunca topladığı fetih öncesine ait elli dokuz bin figür ve obje ise Anahuacalli Müzesi’nde sergilenmektedir. Diego Rivera, büyük bir şan ve şöhret içinde 1957 yılında Meksika’da ölmüştür.
Saraybosna Güzel Sanatlar Akademisi öğrencilerinin eserlerinin önemli bir bölümü sosyo-politik, ekonomik ve kültürel çağdaş gerçeklerin çoğunlukla acı verici yönleriyle uğraşıyor, bu konuda bir farkındalık yaratıyor, bize sesleniyor, bizi uyarıyor, tartışma yaratıp bize yeni yorumlar sunuyor.
Batılı ressamların eserlerinde camiler İstanbul kentinin kimliğini yansıtan başlıca mimari unsurlar olarak karşımıza çıkar. Bazen resimde gösterilen kentin İstanbul olduğunu sadece camilere bakarak anlayabiliriz. Detaylar gerçekle uyuşmasa da, deniz ve ufukta bazen abartılı ölçülerle verilen camiler mekanın tartışmasız biçimde İstanbul olduğunu söyler bize.
Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Cuma 10.00 - 22.00
Pazar 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi
günü kapalıdır.
Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi
ücretsiz ziyaret edebilir.
Tam: 200 TL
İndirimli: 100 TL
Grup: 150 TL (toplu 10 bilet ve üstü)