31 Aralık 2013
Bir Yıldız Moran retrospektifi niteliğindeki Zamansız Fotoğraflar sergisinin belki de en merak uyandıran bölümü yirmi fotoğraftan oluşan portre seçkisi. Bu yirmi yüzün her biri başka yöne bakıyor, her birinin hikayesi bambaşka… Ortak noktaları bundan yıllar önce Yıldız Moran’ın stüdyosunda bulunmuş ve bugün Pera Müzesi’nde buluşmuş olmaları.
Büyük ihtimalle sergide portresi yer alan herkes birbirini tanıyordur ve bir zamanlar sanat ve politika üzerine uzun uzun sohbet etmişlerdir. Bugün hepsi yüzlerinde çeşit çeşit ifadeyle tek karede kendini anlatıyor. Sanki yıllar sonra biraraya gelmenin heyecanıyla giderek yükseliyor sesleri.
Yıldız Moran’ın stüdyosuna kimler uğradı?
Sanat çevresinin buluşma noktalarından biri olan adreste pek çok disiplinden çeşitli isimler bir araya gelmiş. Yıldız Moran’a poz verenler arasında Adalet Cimcoz, Mücap Ofluoğlu, Haldun Dormen, Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı), Peyami Safa, Erol Günaydın, Haldun Taner ve Özdemir Asaf bulunuyor.
ADALET CİMCOZ (1910-1970)
Adalet Cimcoz, en çok dikkat çeken portrelerden biri. Çok yönlülüğüyle öne çıkan Cimcoz, Türkiye’deki ilk özel sanat galerisi Maya’nın kurucusu. Beyoğlu Kallavi Sokak’ta açılan bu galerinin üst katı ise Yıldız Moran’ın hem fotoğraf çektiği hem de sergi salonu olarak kullandığı stüdyosuydu. Adalet Cimcoz; Brecht, Kafka, Brückner gibi yazarların kitaplarını Almanca’dan Türkçe’ye çevirdi; Türkan Şoray, Fatma Girik, Belgin Doruk, Filiz Akın gibi oyuncuları seslendirdi; Fitne Fücur isimli köşesinde dedikodu yazıları yazarken bir yandan Varlık ve Yeni Ufuklar gibi edebiyat dergilerinde edebiyat ve sanat eleştirileri yayınlandı. Yıldız Moran tam da bu çok yönlülüğü ve Cimcoz’un dikkat çeken renkli karakterini yakalamış objektifinde. Desenli elbisesini, büyük küpelerini ve elindeki sigarayı yüzündeki ifade tamamlıyor: Biraz şaşkın ve oldukça neşeli.
CEVAT ŞAKİR (1890-1973)
Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı ikonik şapkasını takmış, bakışlarını objektife değil, sağ omzu üzerinden bilmediğimiz bir hedefe yöneltmiş. Sanki ona söylenen bir şeyi anlamaya çalışıyormuş gibi bir ifade takınan yazarın bakışlarında bir belirsizlik de var. Moran’a poz verenler arasında belki de geçmişi en karmaşık olan Cevat Şakir’in bu fotoğrafı, yazarın Bodrum’da yaşadığı dönemde çekilmiş olmalı. Öncesinde farklı sebeplerle suçlanan ve hapis yatan Cevat Şakir, bu dönemde artık her şeyi geride bırakmış ve deniz temalı yazılar yazmaya odaklanmış. Eserlerinin büyük bir kısmını da Bodrum’da kaleme almış.
HALDUN DORMEN (1928- )
Haldun Dormen bu karede çok genç. Kariyerinin ilk adımlarını atan hevesli bir tiyatrocu edasıyla ciddi bir ifade takınmış. Bir eli belinde, diğeri dizinin üzerinde kendinden emin bir duruşu var. İlk zamanlar Muhsin Ertuğrul’un kurduğu Küçük Sahne’de oyunculuk yapan Dormen, kısa sürede oradan ayrılarak kendi tiyatrosunu kurmuş. Daha sonra tiyatroculuğun yanı sıra film yönetmenliği, sanat danışmanlığı ve gazetecilik de yapmış. Haldun Dormen imgesi günümüzde sıklıkla karşımıza çıkıyor fakat bu fotoğrafa ilk bakışta onu tanımak kolay olmayabilir.
MÜCAP OFLUOĞLU (1923-2012)
Mücap Ofluoğlu da başka işlerle uğraştıktan sonra kaçınılmaz bir şekilde kendini sanatın içinde bulanlardan. Maden mühendisliği eğitiminin ardından tiyatroculuğa merak salan Ofluoğlu da Haldun Dormen gibi Muhsin Ertuğrul ile çalışmış; bir yandan tiyatro oyunculuğu bir yandan da çeşitli filmler için seslendirme yapmış. Türkiye’de bir tiyatro oyunu sahneye koyan ilk kadın ve aynı zamanda Cevat Şakir’in yeğeni olan Şirin Devrim ile kısa bir evlilik yapan oyuncu, siyasi mizah gazetesi Marko Paşa’ya da yazılar yazmış. Tüm bu bağlantıları göz önüne aldığımızda Yıldız Moran’ın stüdyosuna yolunun düşmüş olması şaşırtıcı değil. Fotoğrafta çok düşünceli görünen tiyatrocu, uzaklara dalıp endişeli bir ifade takınmış.
EROL GÜNAYDIN (1933-2012)
Oyunculuk kariyeri Haldun Dormen’in cep tiyatrosunda başlayan Erol Günaydın, ilerleyen zamanlarda tiyatro oyunlarında yer almaya devam etmiş, doksana yakın film ve dizide rol almış ve seslendirmeler yapmış. Aynı zamanda meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden olan Günaydın, bu fotoğrafta yirmili yaşlarda, umutla gülümsüyor.
PEYAMİ SAFA (1899-1961)
Yazar Peyami Safa sıkıntılı çocukluk ve gençlik yıllarından sonra öğretmenlik yapmaya başlamış. Daha sonra çeşitli gazetelerde Server Bedi müstear ismiyle hem köşe yazıları, hem de romanlar yayınlamış. Cumhuriyetin ilk yıllarında Doğu-Batı çatışmasını konu alan romanlarıyla tanınan Safa, Yıldız Moran’ın objektifine takılan isimler arasında en keyifli görünenlerden biri. Bu karede sol elinde tuttuğu sigarası, karakteristik kemik gözlükleri ve şık ceketiyle karşısında oturan kişiye keyifli bir hikaye anlatıyormuş gibi görünüyor.
ÖZDEMİR ASAF (1923-1981)
Yıldız Moran 4 Kasım 1954 saat 11’de yılbaşı kartları bastırmak için şair Özdemir Asaf’ın matbaasına gitmiş. Birbirlerinden çok etkilenen ikili çok geçmeden evlenip üç çocuk sahibi olmuşlar. Önceleri sigortacılık, çevirmenlik, gazetecilik gibi işler yapan Asaf’ın ilk yazısı Servetifünun-Uyanış dergisinde yayınlanmış. 51’de kendi şiir kitaplarını da bastığı Sanat Basımevi’ni ve daha sonra da Yuvarlak Masa Yayınları’nı kurmuş.
Yıldız Moran’ın Özdemir Asaf ile evlenmesinin ve çocuk sahibi olmalarının, onu 12 yıl süren fotoğrafçılık kariyerini noktalamaya teşvik ettiği düşünülüyor. Şairin aşağıdaki dizeleri de bu yorumu destekler nitelikte.
“Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın.”
Yazan: Ulya Soley, Proje Asistanı
Batılı ressamların eserlerinde camiler İstanbul kentinin kimliğini yansıtan başlıca mimari unsurlar olarak karşımıza çıkar. Bazen resimde gösterilen kentin İstanbul olduğunu sadece camilere bakarak anlayabiliriz. Detaylar gerçekle uyuşmasa da, deniz ve ufukta bazen abartılı ölçülerle verilen camiler mekanın tartışmasız biçimde İstanbul olduğunu söyler bize.
Osmanlı saray ve konak haremlerinde kahve ikramı törenle yapılırdı. Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulur, ardından kahve ikramı başlardı. Kahve güğümü, tombak, gümüş veya pirinçten yapılmış, ortasında kor ateş bulunan ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınan sitile oturtulurdu. Sitil örtüsü ise, yuvarlak, atlas veya kadifeden, sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemeli olurdu.
Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Cuma 10.00 - 22.00
Pazar 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi
günü kapalıdır.
Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi
ücretsiz ziyaret edebilir.
Tam: 200 TL
İndirimli: 100 TL
Grup: 150 TL (toplu 10 bilet ve üstü)