PANORAMA

Konser

30 Mart 2019 / 00:02

Pera Müzesi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı koleksiyonlarından ilham alan “Yeni Sesler” başlıklı müzik projesi kapsamında gerçekleştirilen PANORAMA başlıklı ses enstalasyonu ile Alican Çamcı hem İstanbul’un yaşadığı değişimlerden hem de kendisinin şehirle kurduğu kişisel ilişkiden yola çıkarak bir tür ses belgeseli oluşturuyor. Sahada kaydedilmiş ses kayıtları, röportajlar ve kısmen ya da bütünüyle alıntılanan müzik eserlerinin birleşmesiyle oluşan bu belgeselin merkezinde ise 15. yüzyılda Guillaume Dufay tarafından yazılmış bir şanson-motetin piyano uyarlaması yer alıyor. Lamentatio sanctae matris ecclesiae Constantinopolitanae adlı bu eser, Dufay’ın İstanbul’un 1453 yılında fethedilmesinden bir yıl sonra yazdığı bir ağıt. Enstalasyona, bir piyano ev sahipliği yapıyor: Bir zamanlar Maria Callas’a ait olan ve bugün de müzede bulunan bu piyanonun metal saclarla çevrelenmesiyle oluşturulan yapı, enerji dönüştürücüler vasıtasıyla bir hoparlöre dönüşerek, enstalasyonunun dinlenebildiği bir düzenek haline geliyor. Enstalasyon, bu şekilde sergilenebileceği gibi, aynı zamanda canlı performans için bir arka plan olma özelliğine de sahip. Bu kapsamda, piyano ve eş zamanlı elektronikler için yazılan ve enstalasyonla etkileşim kuran bir parça da piyanist Jerfi Aji tarafından seslendiriliyor. Panorama, performansın ardından bir ay süreyle Müze’nin Oryantalist Resim Koleksiyonu sergi katında deneyimlenebilecek.

Müzisyenler

Jerfi Aji, piyano
Alican Çamcı, elektronikler

Alican Çamcı hakkında

Alican Çamcı, oda toplulukları ve orkestra için konser müziği, elektroakustik kompozisyon ve ses enstalasyonu gibi farklı alanlarda yapıt üretmektedir. Son dönemdeki çalışmaları ses ortamının belgesel niteliğini araştırma üzerine kuruludur. Bu durumu saha kayıtları, röportajlar, buluntulanmış sesler ve gündelik objeleri canlı performans ile ilişkiye sokarak incelemektedir.

Çamcı, Peabody Konservatuarı’nda Michael Hersch ile çalışmalarını takiben Şikago Üniversitesi’nde doktora öğrenimine başladı. Halen burada Augusta Read Thomas, Anthony Cheung, ve Sam Pluta ile çalışmalarını sürdürmektedir. Bunun yanı sıra, Clarence Barlow, Carola Bauckholt, Beat Furrer, Isabel Mundry, Alberto Posadas ve Matthias Spahlinger gibi bestecilerle ManiFeste 2017, Forum des Jeunes Compositeurs 2016, Impuls 2015 gibi akademi ve ustalık sınıflarında çalışma fırsatı buldu. Yapıtları, Ensemble Dal Niente, eighth blackbird, Ensemble Intercontemporain, International Contemporary Ensemble, Le Nouvel Ensemble Moderne, Oerknal!, Spektral Quartet, the [Switch~ Ensemble], Jerfi Aji, Miranda Cuckson, Gleb Kanasevich, Ciro Longobardi, Andrew Nogal, Heather Roche ve Eva Zöllner gibi topluluk ve solistlerce icra edilmiştir. Konser müziğinin yanı sıra, yönetmen ve sanatçı Deniz Tortum’un filmleri için ses tasarımı ve film müziği yapmaktadır. Bu film ve video yapıtları Sharjah Bienali Istanbul Offsite 2017, IFF Colombo 2014, SXSW 2013, !F Istanbul 2013, and 22. İstanbul Kısa Film Festivali gibi festival ve sergilerde gösterildi.

İlgili Proje

Yeni Sesler

Müze koleksiyonlarını farklı ifade olanakları sunan mecralarla yeniden keşfetmeyi amaçlayan projede, çeşitli müzik türlerinde çalışmalar yapan besteci, müzisyen veya sanatçılar “Oryantalist Resim”, “Anadolu Ağırlık ve Ölçüeri” ve “Kütahya Çini ve Seramikleri” koleksiyonlarından esinlenen üretimler gerçekleştirdi.

Yeni Sesler

Mark Požlep

Mark Požlep

Balkanlardan Gelen Soğuk Hava sergisi kapsamında sergide yer alan sanatçıların eserlerini paylaşmaya devam ediyoruz. Bu kez 1981, Slovenya doğumlu Mark Požlep’in sergideki “Cennetten de Garip” adlı eserini ele alıyoruz. 

Bir Fotoğrafçı Biyografisi Pascal Sebah

Bir Fotoğrafçı Biyografisi Pascal Sebah

1857’de Beyoğlu Postacılar Caddesi’nde “El Chark Societe Photograhic” adlı bir stüdyo açan levanten kökenli Pascal Sébah, 1860 yılında fotoğraf tekniğini iyi bilen ve bu alanda Paris’te çalışmalar yapmış A. Laroche adında bir Fransızla birlikte çalışmalarını sürdürmek üzere Rus Elçiliği’nin bitişiğindeki stüdyosuna taşınır...

Kuyunun Yanında

Kuyunun Yanında

Tadeusz Ajdukiewicz Doğu’yu, 1877’de, Władysław Branicki’yle birlikte çıktığı Suriye, Mısır, Türkiye ve Kırım turunda keşfetti. Bu deneyim onda derin bir etki yarattı, yaşamının sonuna kadar da Doğulu temaları kullanmayı sürdürdü.