Terence Pepper ve Joanna Ling
Cecil Beaton: Portreler

Söyleşi

13 Mayıs 2015 / 19:30

20. yüzyılın önemli ve çok-yönlü fotoğrafçılarından Cecil Beaton (1904-1980), resim, illüstrasyon, karikatür, tiyatro ve sinemadan, kostüm tasarımına uzanan farklıi çalışmalarının yanı sıra çok satan bir yazar, bir fotoğraf tarihçisi ve zaman zaman da bir oyuncuydu.

Sanatçı 1920'lerden 1970'lere uzanan profesyonel hayatı boyunca, aktör ve aktrislerden yazarlara, sanatçılara, siyasetçilere ve hatta kraliyet ailesine kadar, yüzyılın önde gelen isimlerini karelerinde ölümsüzleştirdi.

Cecil Beaton, Portreler sergisinin küratörü ve aynı zamanda Londra'daki National Portrait Gallery Fotoğraf Bölümü Danışmanı Terence Pepper ve Cecil Beaton Arşivi, Sotheby's küratörü Joanna Ling'in katılımıyla gerçekleşecek söyleşi, sanatçının kariyerine bir bakış sunarken, sergiyi de yakından inceleme fırsatı veriyor.

Etkinlik ücretsizdir, rezervasyon alınmamaktadır.
Etkinlik dili İngilizcedir, ardıl çeviri yapılacaktır.

Süreli Sergi

Cecil Beaton

20. yüzyılın önemli ve çok yönlü fotoğrafçılarından Cecil Beaton (1904-1980) büyüleyici portreleriyle ilk kez Türkiye’de Pera Müzesi’ndeydi.

Cecil Beaton

Kimliğe İlişkin Uzlaşımlar

Kimliğe İlişkin Uzlaşımlar

Portreler, kaçınılmaz olarak toplumsal tanınmaya ve ideolojik değişikliklere tabidir. Bu alanda yer alan eserler, toplumsal cinsiyet ve ırka ilişkin kültürel uzlaşımların yanı sıra film yıldızlarının imajlarında işleyişte olan estetik stratejileri sorguluyor. 

Kendine Ait Bir Saha

Kendine Ait Bir Saha

Pera Film Altın Madalya: Sporda Kadın programı kapsamında 5Harfliler ile bir yazı dizisi sunuyor. Kendilerini; “kadın gündeminin peşinde, bağımsız bir internet sitesi” diye tanımlayan 5Harfliler bizim için hazırladıkları ilk yazılarında Yeni Nesil Kraliçeler: Bir Zanzibar Futbol Öyküsü belgeselini ele alıyor. Serinin bu ilk yazısı Denzi Deng’in kaleminden!

Sergey Parajanov Anlatıyor

Sergey Parajanov Anlatıyor

“Olabilecek en kötü hapishane koşullarıyla karşılaştığımda, bir seçim yapmak zorunda olduğumu anladım: ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım.”