Yönetmen: Dilek Kaya
Türkiye, 2018, 85’, renkli
Türkçe; İngilizce altyazılı

Bu belgesel, yönetmenin 2016 yazında İzmir’de bir bitpazarından aldığı yetmişli yıllara ait mektupların peşinden çıktığı, İzmir’den Artvin’e uzanan bir yolculuğun hikâyesini anlatıyor. Mektupların merkezinde Kâzım Küçükalp adında zeki, müzik meraklısı, çok yönlü ve hayat dolu bir genç var. Yönetmen, bu gencin 1974 yazında, 19 yaşında, Altıparmak dağlarına düzenlenen bir tırmanışta düşerek öldüğünü tesadüf eseri öğrendi. Belgesel, yönetmenin mektupların hayattaki sahiplerine ve söz konusu dağ tırmanışına katılmış kişilere ulaşarak, Kâzım’ın ve etrafındakilerin hikâyesini yeniden kurgulama sürecini ekrana taşıyor. Belgesel, aynı zamanda yetmişli yıllar Türkiye gençlik kültürünün kısmi bir hikâyesi.

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Yaz Kış Demeden

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Tanrı Göçmen Çocukları Sever Mi Anne?

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Kâzım

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Köpek Filmi

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Şehitler

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Baştan Başa

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Vargit Zamanı

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Gulyabani

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Bulutlar

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Meleklerin Koruyucusu

38. İstanbul Film Festivali<br>Ulusal Belgesel Yarışması

Aether

Kâzım

Heykele Geçiş

Heykele Geçiş

Manolo Valdés’in resimleri, maddesel bir mevcudiyet arayışındayken, bu arayış onun heykellerinde daha da belirgindir. Her geçen yıl, bu alanda daha üretken hale gelir. Günümüzde heykel, sanatçının zamanının ve çabalarının büyük bir bölümünü kapsıyor.

Charlotte Wells’ten Bir Not

Charlotte Wells’ten Bir Not

Hafıza güvenilmesi güç bir şeydir: ayrıntılar belirsizleşir ve öngörülemez bir hâl alır. Hatırlamak için gayret ettikçe daha az şey görürsünüz. Kendisini durmadan çürüten bir hafızanın anısı... Son zamanlarda kendimi, duyguların daha dirençli olduğu noktasında ikna etmeye çalışırken buluyorum; ne var ki bu, epey zor bir iş.

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı saray ve konak haremlerinde kahve ikramı törenle yapılırdı. Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulur, ardından kahve ikramı başlardı. Kahve güğümü, tombak, gümüş veya pirinçten yapılmış, ortasında kor ateş bulunan ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınan sitile oturtulurdu. Sitil örtüsü ise, yuvarlak, atlas veya kadifeden, sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemeli olurdu.