09 Ocak 2017
Ali Akay ve Alenka Gregorič küratörlüğünde gerçekleşen Balkanlardan Gelen Soğuk Hava sergimizde, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Makedonya, Romanya, Sırbistan ve Slovenya’dan çağdaş sanatçıları ağırlıyoruz.
Sergi, “Balkanlar” olarak bilinen bölge ülkelerinden farklı kuşaklardan sanatçı ve sanatçı gruplarına odaklanıyor ve bölgenin kaçınılmaz olarak akla gelen siyasi çağrışımları göz önünde bulundurulmaksızın bir doğa olayı üzerinden biçimleniyor: Rüzgâr. Bu tema aynı zamanda hava durumu haberlerinde kışın gelişine işaret eden “Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası” söylemine gönderme yapıyor.
Türkçede yaygın olarak kullanılan bu söylemden yola çıkan sergi, kendilerini çevreleyen sosyal, politik ve kültürel ortam hakkındaki tepkilerini belirten Maja Bajević, Braco Dimitrijević, Vadim Fishkin, IRWIN, Laibach, Mladen Miljanović, Ivan Moudov, OHO, Dan Perjovschi, Mladen Stilinović, Ulay ve Sislej Xhafa gibi sanatçıların eserlerini bir araya getiriyor. Videodan fotoğrafa, çizimden yerleştirmeye farklı mecralarda oluşturulan çarpıcı eserlerin seçiminde, farklı nesillerden Balkan sanatçıların yeni bir diyalog oluşturması ve izleyiciye alternatif bir bakış açısının sunulması hedefleniyor.
Sergi 6 bölümden oluşuyor: Semboller, İdeoloji, Sanat Sistemi, Değer ve Beden. Sergi süresince blogumuz üzerinden bu bölümleri ve bölümlerdeki sanatçıları ve eserleri ele alıyor olacağız. Bu kez “sessiz devrimler” ve “kişisel(leştirilmiş) devrimler” olarak ikiye ayrılan “İdeoloji” bölümü ile devam ediyoruz.
İdeoloji bir yanılsamadır, gerçek olanı temsili bir şekilde yanıltarak gösterir. Buna rağmen işler. Devletin ideolojik aygıtları bunun mikro düzeyde işlemesini sağlar. Okullar, dini kurumlar bizi özne olarak ele alır ama çağırmaktan başka bir şey yapmazlar. Özne olmak seslenerek çağırılmak demektir. Toplumsal uygulamalar bizim özelliklerimizi belirlerken, bu özelliklerin sınırlarının nereye kadar gideceğini de belirler. Yirminci yüzyılda Durkheim’den Althusser’e kadar toplumlarda davranışlarımızın ve rolümüzün “normalleştirilmesi” için toplumsal ideolojik aygıtların rolü bellidir. Ekonomik olarak üretim, hukuksal ve politik olarak söylemlerin üst-belirlenmiş olduğu bir toplumsal alanda yaşıyoruz.
- sessiz devrimler
Devrimler ayaklanmalarla ayakta durmuş ve halkın karşı uygulamaları kabul edemeyecek hale geldiği zaman uygulanmışlardır. Filozoflar ise devrim kavramına kuşkuyla bakmışlardır. Locke’tan Spinoza’ya, Kant’tan Deleuze ve Foucault’ya kadar devrimler kanlıdır ve düşünce için kaçınılması gereken eylemlerdir. Marx ise bunun tersine devrim ve ayaklanmanın gücüne dikkat çeker. Ayaklanmalar psişik bedensel ve sosyal güçlerin ortaya çıkarak kendini görünür kılmasıdır.
- kişisel(leştirilmiş) devrimler
Kişisel devrimler, yaratıcı kişiliklerin kendilerinde gerçekleştirdikleri hareketlerdir. Herkes kendi oluşunun ötesine geçme yeteneği taşır. Kendiyle mücadele, sosyal, bilimsel, sanatsal ve hukuki alandaki klişelerle mücadeleyi gerektirir. Yaratı eski bilginin ötesine geçmektir ve toplumsal bir yararlılığa sahiptir. Kişisel devrimler yaratıcılık süreçlerinin kendisidir. Bu, toplumun yerleşik kurallarına koşut işleyen bir anlatı yaratma sürecidir.
Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Cuma 10.00 - 22.00
Pazar 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi
günü kapalıdır.
Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi
ücretsiz ziyaret edebilir.
Tam: 200 TL
İndirimli: 100 TL
Grup: 150 TL (toplu 10 bilet ve üstü)