23 Mart 2016
Bir koleksiyonun en az dört kuşak boyunca aktarılması gerektiğine inanan ve bunu bir bayrak yarışına benzeten Nahit Kabakcı’nın 1980’lerden itibaren oluşturmaya başladığı Huma Kabakcı Koleksiyonu Türkiye’de, bilinçli ve sürekliliği olan az sayıdaki koleksiyondan biri.
Anı ve Süreklilik: Huma Kabakcı Koleksiyonundan Bir Seçki, Huma Kabakcı Koleksiyonu’nun oluşturulma mantığı, gelişimi ve öznelliğin yanı sıra sanat tarihsel bir nesnellikle dönem dönem yenilenen ve geliştirilen yapısı düşünülerek ortaya çıktı; birbirini takip eden iki kuşak tarafından sürdürülen koleksiyonun, ilişkili ve farklı noktaları ön plana alınarak tematik olarak şekillendi.
Seçki bu bağlamda farklı kuşakların koleksiyona katkısının yanı sıra, bütününe ait iç tutarlılığına ve dönüşümlere de işaret etmeyi öngörüyor.
Serginin üçüncü bölümü “Akışkan Kimlikler: Bir Kimlik Yaratmak / Melez Kimlikler“den bir kesit paylaşıyoruz.
Kimlik, günümüz sanatçılarının üzerine en çok düşündüğü, yapıtlarında en fazla vurguladığı ve irdelediği kavramların başında geliyor. Özellikle postmodern kuramların etkisiyle kişisel kimlikten kültürel kimliğe değin pek çok bağlamda ele alınan bu kavram, Huma Kabakcı Koleksiyonu’nun özellikle “ikinci kuşak” seçimlerinin ana eksenlerinden de birini oluşturuyor. Coğrafi ve kültürel kimliği, etnik ötekiyi bir sorunsal olarak ele alan sanatçıların yanı sıra cinsel kimlik ve kimlik kalıpları gibi konuları irdeleyen yapıtların bir arada düşünüldüğü Akışkan Kimlikler, farklı coğrafyalardan sanatçıların kimliklerini ifşa etme yöntemlerini/yönelimlerini ve onları “onlar” yapan hikâyeleri anlatıyor.
Birçok farklı bağlamda çeşitlenmeye, farklı okuma biçimlerine olanak sağlayan bu başlık, kimlik kavramını cinsiyet, coğrafya, kültür ve bedenle ilişkiye sokuyor. Öyle ki, kimi yapıtlarda kimliklere biçim veren süreçler, kimi yapıtlarda kültürel politikalar sonucunda çeşitlenen/melezleşen üretimler, kimilerinde ise kimlik kalıplarının sonucunda ortaya çıkan politikalar bu bölümdeki işleri birbirine yakınlaştırıyor, ilişkilerine aracılık ediyor.
Gerçeküstücü öğelerden hareketle, özgün bir anlatıma ulaşan yapıtlarıyla tanınan Yüksel Arslan, hat ve nakış sanatının geleneksel çizgiselliğini benimsemiş, akademik ve klasik sanata karşı bir tavır ortaya koymuştur. 1960’ların ikinci yarısından sonra kişisel deneyimlerinden ve bilinçaltının düşsel dünyasından yola çıkarak oluşturduğu cinsel ve erotik eğilimi ağır basan Arture dizisine başlamıştır. Bu çalışmalarda Freud ve Jung gibi psikanalistlerin kuramsal yaklaşımlarının izleri sürülebilir. Arture dizisinin örneklerinden biri olan ve bu seçkide yer alan yapıt, erotik imgelerin, üreme, çoğalma vb. gibi cinselliğe ilişkin pek çok öğenin görünür kılındığı çalışmalardan biridir. | EA |
Çoğu zaman, iç dünyasını aktardığı dışavurumcu resimleriyle dikkat çeken Aliye Berger, yapıtlarında konu olarak insanı ön plana almış; gündelik yaşamın alışıldık biçem ve temalarını kimi zaman gerçekçi, kimi zaman ise fantastik görünümler içinde kendine özgü bir ifade diliyle aktarmıştır. Bu seçkide yer alan Kediler ve İnsanlar adlı çalışma Berger’in insan ve hayvan figürlerini iç içe geçmiş görüntüler biçiminde düşündüğü, yaşam ve sanatın yakınlığına inanışını örnekleyen yapıtlarından biridir. | EA | Erinç Seymen’in sanatı, kimi zaman bir çocuğun hayal dünyasından, kimi zaman gündelik yaşamın ya da tarihin imgelerinden esinlenerek bir araya getirdiği melez figürlerden oluşur. Bu figürlerle iktidar ve düzeni sorgular. Desen, resim, video ve yerleştirmelerinde militarizm, cinsel kimlikler, milliyetçilik gibi konuları ele alan sanatçı, ayrıca akıl hastaneleri, okullar, hapishaneler gibi düzeni simgeleyen kurumların bozuk işleyişini ve bunun birey ve toplum üzerindeki etkilerini araştırır. Bu yapıt, sanatçının, Pera Müzesi’nde 2005-2008 arasında sergilenen koleksiyon sergisi İmparatorluktan Portreler’e atıfla, inek gövdesi üzerine Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim’in küpeli bir imgesini yerleştirdiği çalışmasıdır. Burada sanatçı hem tarihi erkek imgelerindeki cinsel kimlik temsillerine hem de bağlamıyla son derece ilgisiz bir başka imgenin içinde yer vermesi aracılığıyla milliyetçi reflekslere ilişkin alışılmadık karşılaşmalar sunar. | EB |
Resim, video, yerleştirme ve bilgisayar grafiği gibi çeşitli alanlarda çalışan Sumbadze, genellikle çocukluk anılarından ve imgelerinden yararlanır. Son dönem işlerinde özellikle kâğıt üzerine bilgisayar çizimlerine yoğunlaşan sanatçı bunlara kimi zaman farklı malzemeler ekleyerek keşifler yapar. Çizimlerinde yer alan çocuksu figürlerle birlikte mekanik motorlar, baskı makineleri gibi semboller ön plana çıkar. İşlerinin önemli bir parçası ise hemen hemen her birine eklediği, kullandığı objelere yönelik çeşitli yazılar ve notlardır. Bunlar, izleyiciyi ayrıksı görünen iki malzeme üzerinden farklı hisler uyandırmaya cesaretlendirir. | TBa |
Farklı kuşakların koleksiyona katkısının yanı sıra, bütününe ait iç tutarlılığı ve dönüşümlere de işaret eden Anı ve Süreklilik: Huma Kabakcı Koleksiyonundan Bir Seçki sergisi 24 Şubat -8 Mayıs 2016 tarihleri arasında Pera Müzesi’nde gerçekleşti.
Formları Şekillendirmek yoğun ve belirgin bir biçimde forma odaklanan; ayrıca ideoloji ve göçebelik gibi kavramları imleyen, bunu gerçekleştirirken yerleşik formları çözümleyerek farklı ve yeni bağlamlar yaratan yapıtları bir araya getiriyor.
Bir koleksiyonun en az dört kuşak boyunca aktarılması gerektiğine inanan ve bunu bir bayrak yarışına benzeten Nahit Kabakcı’nın 1980’lerden itibaren oluşturmaya başladığı Huma Kabakcı Koleksiyonu Türkiye’de, bilinçli ve sürekliliği olan az sayıdaki koleksiyondan biri.
Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Cuma 10.00 - 22.00
Pazar 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi
günü kapalıdır.
Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi
ücretsiz ziyaret edebilir.
Tam: 200 TL
İndirimli: 100 TL
Grup: 150 TL (toplu 10 bilet ve üstü)