21 Ekim 2020
Zırhlı Otoportre, 1948
Tuval üzerine yağlıboya ve suluboya
50 x 40 cm
Giorgio ve Isa de Chirico Vakfı Koleksiyonu, Roma (Env.65)
Giorgio de Chirico, 10 Temmuz 1888’de, Yunanistan’ın Volos şehrinde İtalyan bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Annesi Gemma Cervetto, Cenova kökenli bir ailedendi fakat büyük bir ihtimalle İzmir’de doğdu. Babası Evaristo ise, 21 Haziran 1841’de İstanbul’un Büyükdere semtinde doğdu. Şehrin Katolik Mezarlığı’nda ailenin mezar şapeli vardı; dede de Chirico, Bab-ı Âli’de Rus çarları hesabına dragoman, yani resmi tercüman ve Sardinya Krallığı’nın elçisi olarak çalışmıştı. Evaristo, İtalya’da mühendislik okuduktan sonra, 1870-1873’te İstanbul-Edirne demiryolu yapımının denetimi için Türkiye’ye geri döndü. Daha sonra, Yunanistan’daki Teselya demiryolunun yapımında görev aldı. Ağustos 1891’de Giorgio’nun kardeşi Andrea (daha sonra adını Alberto Savinio olarak değiştirecekti) Atina’da doğdu. Daha sonra Volos’a dönen aile, 1899’a kadar burada kaldı; Giorgio, ilk resim derslerini de burada aldı. Aile başkente döndü ve Giorgio 1903-1906’da Atina Teknik Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Babası, yıllar süren bir hastalığın ardından Mayıs 1905’te öldü.
Anne, Eylül 1906’da, oğullarıyla birlikte Yunanistan’dan ayrılma kararı aldı. Venedik ve Milano’da kısa süren iki konaklamadan sonra, Münih’e yerleştiler. Giorgio, Münih’te Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken, Andrea da müzik öğrenimi gördü. Giorgio, büyük bir ilgiyle, Arnold Böcklin ve Max Klinger’in eserlerini inceledi, Nietzsche, Schopenhauer ve Weininger’in yapıtlarını okudu. Sanatçı Haziran 1909’da, Milano’ya taşındı; Milano’da Böcklin’den esinlendiği resimler yaptı. Babasının ölümünden duyduğu üzüntünün yol açtığı ciddi bir bağırsak hastalığı geçirdi. De Chirico, Mart 1910’da, annesi ve erkek kardeşiyle birlikte Floransa’ya taşındı. De Chirico, ilk metafizik resmini yaptı: Santa Croce Meydanı’ndan esinlediği Bir Güz Öğleden Sonrasının Muamması’nı. Sanatçı, 1911’de Paris’e taşındı ve 1912’de Paris’teki Güz Salonu’nda ilk sergisini açtı. İtalya Meydanı temasını geliştirip Manken teması üzerinde çalışmaya başladı. Picasso ve Apollinaire, de Chirico’nun yapıtlarını fark ettiler. Sanatçının resimlerine büyük hayranlık duyan Apollinaire, Ekim’de L’Intransigeant gazetesinde, de Chirico’nun kendi stüdyosunda düzenlediği sergi üzerine bir değerlendirme yazısı yazdı. Apollinaire, de Chirico’yu “genç kuşağın en şaşırtıcı ressamı” şeklinde tanımlıyordu. Sanatçı, ilk galericisi Paul Guillaume’la, Ardengo Soffici’yle, Constantin Brancusi’yle, Max Jacob’la ve André Derain’le tanıştı. Metafizik Sanat’ı ilk teorileştirme girişimlerinin yer aldığı sayfalar bu dönemdendir.
De Chirico ve kardeşi Savinio, Mayıs 1915’te İtalya’ya dönüp Floransa’daki asker alma dairesine başvurdular ve Ferrara’ya gönderildiler. Savaş dışı bir göreve atanan de Chirico, Ferrara’da kalıp burada Metafizik İç Mekân temalı ilk yapıtlarını tuvale aktardı. Aynı dönemde, Büyük Metafizikçi’yi, Hektor ile Andromakhe’yi, Ozan’ı ve Tedirgin Edici Esin Perileri’ni yaptı. 1916’da, henüz 20 yaşındaki Filippo de Pisis ile tanıştı. 1917’de, Carlo Carrà’nın da tedavi gördüğü Villa del Seminario askeri hastanesinde birkaç ay kaldı. Dada çevresiyle –Tristan Tzara ve Dada 2 dergisi– temasa geçti. Paris ortamıyla bağını koparmayıp Paul Guillaume’a sanat yapıtlarını göndermeye devam etti. Paul Guillaume, 3 Kasım 1918’de yenilikçi bir sergi düzenledi ve sergi kapsamında Théâtre du Vieux-Colombier’de sanatçının resimlerini sergiledi. Kâşif Zeuksis yazısı, Valori Plastici’nin ilk sayısında yayımlandı.
De Chirico, 1 Ocak 1919’da taşındığı Roma’da, Bragaglia Sanat Evi’nde ilk kişisel sergisini açtı. “Biz Metafizikçiler” adlı yazısı yayımlandı. Sanatçının resmin teknik yönüne olan ilgisi artmış ve sık sık Roma ve Floransa’daki müzeleri ziyaret eder olmuştu. De Chirico, suluboya ve pano resmi tekniklerini araştırdı ve İtalyan Rönesans ustalarının yapıtlarından bazılarının pastişlerini yaptı. 1921’de, André Breton’la yazışmaya başladı. Çeşitli dergilerde Raphael, Böcklin, Klinger, Previati, Renoir, Gauguin ve Morandi üzerine yazılar yayımladı. 1922’de, 55 yapıtından oluşan önemli bir sergi, Paris’te Paul Guillaume Galerisi’nde açıldı. Sanatçı, 14. Venedik Bienali’ne katıldı. İleride evleneceği Rus balerin ve geleceğin arkeoloğu Raissa Goureviç Krol ile 1924’te Roma’da tanıştı.
Hektor ile Andromakhe, 1924
Tuval üzerine yağlıboya
98 x 75 cm
Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi Koleksiyonu, Roma
Sanatçı, Paris’e dönüp Işık Metafiziği ve Akdeniz Miti temaları üzerinde çalışmaya başladı ve Arkeologlar, Deniz Kıyısında Atlar, Vadide Dekor, Bir Odada Manzaralar ve Gladyatörler gibi konular oluşturdu. Léonce Rosenberg Galerisi’nde açtığı kişisel sergide son çalışmalarını sergiledi; serginin ardından sürrealistler bu çalışmaları ağır bir dille eleştirdiler. Bu dönemde sürrealist grupla arasındaki kopma kesinlik kazandı, sonraki yıllarda durum daha da kötüleşecekti. 1928’de, Jean Cocteau’nun Le Mystère Laïc: Essai d’étude indirecte (Laik Gizem: Dolaysız Bir İnceleme Yazısı) de Chirico’nun taşbaskılarıyla yayımlanırken; sanatçının Piccolo Trattato di Tecnica Pittorica (Resim Tekniği El Kitabı) adlı yapıtı Milano’da Scheiwiller Yayınevi tarafından yayımlanıyordu. 1929’da, Hebdomeros, le peintre et son génie chez l’écrivain (Hebdomeros, Ressam ve Yazar Dehası) yayımlandı. Sanatçı, Sergey Diyagilev’in Rus Baleleri’ni sahnelediği (Monte Carlo, Paris ve Londra) Le Bal’in kostümlerini tasarladı.
Yeşil Kepenkli Ev, 1925
Tuval üzerine yağlıboya
79 x 54 cm
Özel Koleksiyon
Bu dönemde sanatçı, ışıltılı bir gerçekçiliğe sahip ölüdoğalar, portreler ve çıplak kadın figürleri çizdi. Gallimard, Apollinaire’in altmışaltı taşbaskı içeren Kaligramlar’ını yayımladı; de Chirico’nun Şövaledeki Güneş teması ilk olarak burada kendini gösteriyordu. Sanatçı, 3 Şubat 1930’da, aralarındaki ilişki çoktan çıkmaza girmiş olan Raissa ile evlendi. Sonbaharda, (sonradan Isabella Far olarak bilinecek olan) Isabella Pakszwer’le tanıştı; ikinci eşi olan Isabella, sanatçının ömür boyu hayat arkadaşı olarak kaldı. De Chirico ile Isabella, Floransa’ya taşınıp bir yıl burada oturdular. De Chirico, 1933’te, 5. Milano Trienali’ne katılmış, sergi için anıtsal İtalyan Kültürü freskini çizmişti. 1934’te, Cocteau’nun Mitoloji’sini Gizemli Havuz temalı on taşbaskıyla resimledi. II. Roma Kuadrenali’ne kırk beş resimle katıldı; resimlerden yedisi, bu yeni temayı işliyordu. 1936’da New York’a giderek son yapıtlarını Julien Levy Galerisi’nde sergiledi.
Otoportre, 1935
Tuval üzerine yağlıboya
26,5 x 18 cm
Giorgio ve Isa de Chirico Vakfı Koleksiyonu, Roma (Env.188)
Işıklı Natüralizmden Eski Resim Tekniğine
De Chirico’nun Paris’teki parlak günleri, Büyük Bunalım’ın yarattığı ekonomik zorluk dalgası Avrupa sahillerine ulaşınca beklenmedik şekilde sona erdi. Paris sanat piyasası ve bu piyasanın yüksek bedelli çağdaş sanat yapıtlarına yönelik görünürdeki bitmek bilmez tutkusu, bıçak gibi kesilivermişti. 1920’li yılların ortalarından sonlarına kadar sanatçının işlediği konular kolay alıcı bulamaz hale geldi; de Chirico da, yeni tanıştığı Isabella Pakszwer’in yüreklendirmesiyle, bir kez daha yeni bir enerjiyle büyük ustalardan yararlanmaya, sanatsal üretiminde daha geleneksel konuları ve resim tekniklerini kullanmaya başladı. De Chirico, daha verimli bir yer arayışı içinde, 1936-1937’yi New York’ta geçirdi. Sanatçı, yapıtlarını Avrupa’da satarken yaşadığı zor yılların ardından, kısa sürede uygun Amerikan sanat piyasasının avantajlarından yararlanmaya başladı. Avrupa’ya dönüşünde, zaman zaman İtalya’da zaman zaman Paris’te yaşadı; bunun nedeni, faşist rejime ve bu rejimin ırkçı yasalarına duyduğu nefretti. Haziran 1937’de, erkek kardeşinden annelerinin ölüm haberini aldı.
Arkeologlar, 1940
Çok renkli pişmiş toprak
28 x 22 x 23 cm
Giorgio ve Isa de Chirico Vakfı Koleksiyonu, Roma (Env. S58)
De Chirico’nun Heykelleri
De Chirico, Ocak 1938’de, İtalya’ya dönerek Milano’ya yerleşti; daha sonra, İtalya’nın ırk yasalarına öfkelenerek Paris’e gitmek üzere yola çıktı. İtalya savaşa girince, Fransa’dan dönmek zorunda kaldı. Roma’da 3. Ulusal Sanat Kuadrenali’nde yapıtlarını sergiledi. Savaş sırasında, Floransalı antikacı ve dostu Luigi Bellini, de Chirico’yu ve Varşova doğumlu Rus asıllı Isabella’yı evinde ağırladı. Floransa’da, pişmiş toprak heykeller yapmaya başladı: Arkeologlar, Hektor ile Andromakhe, Hippolytos ve Atı ve bir Pietà. 1944’te, Roma’ya yerleşti ve 1947’de Piazza di Spagna No. 31’de, hayatının kalanı boyunca yaşayacağı stüdyosunu ve evini kurdu.
De Chirico, heykelle uğraşmaya kariyerinin görece geç bir aşamasında, 1940’ta, 52 yaşındayken ve II. Dünya Savaşı’nın ortasında başladı; sanatsal dağarcığının seçkin kahramanlarının –Ariadne, Atının Sırtındaki Binici ve Arkeologlar gibi– pişmiş toprak heykellerini yaptı. Sanatçıya göre: “Bir heykel katı/sert ise, heykel değildir. Heykel, yumuşak ve sıcak olmalıdır; böylece, yalnızca resmin olanca yumuşaklığına sahip olmakla kalmaz, resmin bütün renklerine de sahip olur. Güzel heykel, her zaman resim gibidir”. Bu ilk heykel yapma girişimleri kısa sürdü ve sanatçı ancak 1968’de, 80 yaşında heykele yeniden döndü. Bu sefer, daha önceki pişmiş toprak yapıtlarının bronz dökümlerini yaptı, Avutucu ve Hektor ile Andromakhe gibi figürlerle heykel dağarcığının kapsamını genişletti.
Metafiziğe Giriş
1945’te özyaşamöyküsü Giorgio de Chirico’nun Anıları’nı ve eleştirel-kuramsal yazılarından oluşan Modern Sanat Komedisi’ni yayımladı. 1948’in sonunda, İngiliz Sanatçıları Kraliyet Derneği’ne onursal üye seçildi, ertesi yıl bu dernekte kişisel bir sergi açtı. 5 Mayıs 1952’de, kardeşi Alberto Savinio öldü.
Maskeler, 1959
Tuval üzerine yağlıboya
50,5 x 40 cm
Giorgio ve Isa de Chirico Vakfı Koleksiyonu, Roma (Env.333)
1965’te Manzoni’nin Nişanlılar romanını, 1968’de ise Quasimodo’nun İlyada çevirisini resimledi. 1960’ların sonunda, bronz heykeller yapmaya başladı. 1968’de, 80 yaşında, Neo-metafizik Sanat olarak bilinen bir araştırma evresine adım attı. Bu evrede, 1910’lar, 1920’ler ve 1930’larda ortaya koyduğu İtalya Meydanı, Manken, Metafizik İç Mekân, Arkeologlar ve Şövaledeki Güneş gibi yapıtlarındaki klasik konuları yeniden ele aldı, bunları erken metafizik döneminde görülen tedirgin edici havaya oranla parlak renkler ve dingin atmosferlerle yeniden yorumladı. İtalya Meydanı ve Metafizik İç Mekân gibi yenilikçi uzamsal kompozisyonlarda derin bir şiir duygusuyla, yeni konu birleşimleri beliriyor, şimdi bu resimlerde Minerva ve Merkurius gibi mitolojik figürler yer alıyordu. 1970’te, Milano’daki Palazzo Reale’de sanatına dair önemli bir retrospektif sergi düzenlendi. 1972’de, New York Kültür Merkezi’nde de Chirico’nun Gözüyle de Chirico sergisi açıldı. Açılışı için New York’a gittiği sergi, sanatçının resim, çizim, heykel ve taşbaskı koleksiyonundan 182 yapıtı içeriyordu. 1973’te, 15. Trienal için Milano’daki Sempione Parkı’nda Gizemli Havuz tasarımını oluşturdu. 1974’te, Fransa Akademisi’ne seçildi. Giorgio de Chirico, 20 Kasım 1978’de, Roma’da 90 yaşında öldü.
Narın Rengi’nin yönetmeni Sergey Parajanov, Gürcistan’ın Tiflis şehrinde doğmuş olsa da, aslen Ermeni’ydi. Sayat-Nova ile kendini ruhen yakın hisseden Parajanov, çok sayıda kültüre ev sahipliği yapan Transkafkasya ile arasındaki bağ sebebiyle, ozanın yaşamını beyaz perdeye aktaracak ideal sanatçı olduğuna inanıyordu
Pera Müzesi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) işbirliğiyle, 16 Eylül – 12 Kasım 2017 tarihleri arasında 15. İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapıyor. Müzede 17 sanatçının eserleri yer alıyor. Bienal boyunca bu sanatçıları ve eserlerini blogumuzda ele alıyoruz!
Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Cuma 10.00 - 22.00
Pazar 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi
günü kapalıdır.
Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi
ücretsiz ziyaret edebilir.
Tam: 200 TL
İndirimli: 100 TL
Grup: 150 TL (toplu 10 bilet ve üstü)