Padişahın Emriyle

28 Kasım 2014

 Żmurko

Resimde Żmurko bir harem odasının egzotik imgesini, parlayan kumaşlar, saçılmış mücevherlerle birlikte sunuyor, burayı “padişahın emriyle” öldürülmüş bir odalığın heykeli andıran güzel bedeni için bir dekor olarak kullanıyor. Kadının dikkatle saptanmış pozu, gelenekçiliğin estetik kurallarıyla uyumlu, böylece boğularak ölümün tatsız fizyolojik detaylarının etrafından dolaşmış oluyor. Cansız –ama yine de güzel– bir bedene baktığımız gerçeği yalnızca odalığın boynuna sarılmış kırmızı iple belirtilmiş. Bu şiddetli ölümün, haremin boğucu ve karanlık bir duyusallığı olan atmosferi içindeki dramatik etkisi; yatağın çevresindeki ağır perdelerle çerçevelenmiş görsel alanla, dağınık yatakla, dağılmış eşyalarla, pahalı biblolarla, kadının bedenini biçimlendiren gölge ve ışığın derin kontrastıyla, narin pembeliği ve ince hatlarıyla daha da vurgulanıyor.

Żmurko’nun resminde öne çıkan görsel açıdan zengin manzara, irkiltici erotizm ve ölüm, dönemin hâkim zevkleriyle tam bir uyum içindeydi. Ruhsuz maddi rahatlığından sıkılmış olan zarif burjuvazi, hayali egzotik dünyaların dekoru içinde saklanmış haz ve dehşeti seviyordu. Bu sayede kibar sosyetenin kurallara boğulmuş salonlarından psikolojik olarak kurtulabiliyordu. Żmurko’nun Paris’ten döndükten kısa bir süre sonra yaptığı Padişahın Emriyle, onun en güçlü yapıtları arasındadır; dengeli bir kompozisyonu, etrafa dağılmış zengin nesnelerle, suskun, zevkli bir renk paleti ve teorik tamamlanmışlığın mükemmelliği ile dengeler.

Ewa Micke-Broniarek

Varna Savaşı

Varna Savaşı

Stani̇sław Chlebowski 1864-1876 yılları arasında İstanbul’da Sultan Abdülaziz’in saray ressamı olarak çalıştı. Abdülaziz de sanatsal yeteneğe sahipti ve Chlebowski’nin yaratıcı sürecine aktif olarak katıldı.

Bir Hançer Tarihi

Bir Hançer Tarihi

Manzaralar, baskılar ve illüstrasyonlar yapan Henryk Weyssenhoff, yaratıcı enerjisinin büyük bölümünü Belarus’un, Litvanya’nın ve Samogitya’nın gerçekçi manzaralarını yapmaya harcadı. 

Kuyunun Yanında

Kuyunun Yanında

Tadeusz Ajdukiewicz Doğu’yu, 1877’de, Władysław Branicki’yle birlikte çıktığı Suriye, Mısır, Türkiye ve Kırım turunda keşfetti. Bu deneyim onda derin bir etki yarattı, yaşamının sonuna kadar da Doğulu temaları kullanmayı sürdürdü.