12 Şubat 2019
Sanat terapisi, sanat aracılığıyla ilişkilerin, düşüncelerin ve duyguların keşfedildiği bir terapi yöntemidir. Sanat terapisi, destekleyici bir ortamda düşünce ve duyguları keşfetme fırsatı sunar. Katılımcılar iki ve üç boyutlu görüntüler oluşturmak için çeşitli sanat malzemelerinin kullanımı yoluyla kendilerini serbestçe ifade etmeleri konusunda teşvik edilirken üretilen iş ve yapım süreci, duygularla iletişim kurmaya ve onları anlamlı bir şekilde ifade etmeye yardımcı olur.
Sözel olarak kendimizi ifade ederken, bilinçli olarak ya da farkında olmadan savunma mekanizmalarımızın da devreye girmesiyle kelimeleri filtremizden geçirerek seçeriz. Yaratıcılık ve bununla beraber gelen keşfetme süreci bilinçaltına geçişi daha kolaylaştırır. Örneğin; pastel boya, yapısı gereği daha kontrollü kullanılabilen bir malzeme olsa da (akışkan olmadığı için) ne kadar bastırarak kullandığımız ya da hiç boşluk bırakmadan bir alanı boyamamız ufak bir detay gibi gözükse bile kontrolle olan ilişkimize veya bastırdığımız öfkeye dair bize bilgi verebilir. Aynı şekilde kirlenmekten hoşlanmayışımız, boyaların elimize bulaşmasına verdiğimi tepki gibi. Planlayarak yapmadığımız ve süreç içinde keşfettiğimiz imajlar, seçtiğimiz malzemelerin de etkisiyle kendimizi başladığımız noktadan daha farklı bir yerde bulmamızı, farkında oladan saklamaya veya bastırmaya çalıştığımız duyguya dair ipuçları verebilir ve bu duyguyu fark etmemizi sağlar. Kelimeler ve sözlü olarak ifade edemediğimiz duygular ve düşünceler, sanat aracılığıyla görsel bir şekilde ifade edilebilir veya üretilen iş duyguların bir yansıması ve iç dünyanın keşfi için bir araç görevi görebilir.
Müzede gerçekleşen bir sanat terapi atölyesinde, algımızın eserleri incelerken bizi nasıl etkilediği; algının seçiciliği ile aklımızda kalan detaylar, beğendiğimiz, kendimizle özdeşleştirdiğimiz yada bizi rahatsız eden bir eser üzerinden yani aslında dışarıdan kendimize dönerek iç dünyamızda bir yolculuğa çıkarız. Etrafımızda olan sanat objeleri bilinçaltımızın aktif olarak uyarılmasına vesile olurken, sanatçının eseri duygularımızı yansıttığımız bir objeye dönüşür. Bizde uyandırdığı hislerin kaynağını aramak için geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman arasında benliğimiz üstüne düşünürüz. Aynı zamanda, ifade edemediğimiz bir duygunun sanatçı tarafından ifade edilmiş olması, bu duygunun onaylanmasının yanı sıra, hissettiklerimizde yalnız olmadığımızı düşündürüp, normalleştirmemize ve belki de kendimizi keşfetme sürecini daha kolaylaştırarak, üstesinden gelinebilir kılar. Yetişkinlere yönelik olan “Zamanın Neresindesin: Sanat Terapisi” atölyesi, Zaman Değişmeli sergisi gezimiz sonrasında, 45 dakika üretim süreci ve 45 dakika iş üzerinden yapılan paylaşım olarak iki ayrı kısım şeklinde gerçekleşti. Serginin üzerinden yapılan bu sanat terapisi atölyesinde, katılımcılar ile birlikte paylaşım kısmında ürettikleri işler üzerinden beraber düşünerek ve yorumlayarak serginin üzerlerinde bıraktığı etkileri ve ortaya çıkardığı duyguları keşfettikleri bir sanat terapisi deneyimi yaşadılar.
Zaman değişmeli ve bizde değişen zamanla paralel olarak büyümeli, değişmeliyiz. “Aynı nehirde/ suda iki kez yıkanılmaz”, su gibi zamanda hiç yerinde durmaz, devamlı akar ve aktıkça biz de değişiriz. Ruhumuzu bir nehir yatağı gibi düşünürsek üstümüzden durmadan akan su ruhumuzda izler bırakır ve biz değişiriz. Belki de nasıl olduğunu hiç fark etmeden değişiriz. Çünkü yaratılan zaman algısı bize durup düşünme izni vermez. “Zamanın Neresindesin: Sanat Terapisi” atölyesinde, serginin konusundan ve eserlerden ilham alarak üretilen işlerle ve daha sonra yapılan paylaşım kısmında, katılımcıların çoğu benlikleri üzerine düşündüler, zamanla yaratılan döngülerin üzerlerindeki etkilerini ve yaratılan düğümlerden bahsettiler. Farklı malzemeler kullanarak belki de daha önce hiç denemedikleri malzemelerle birlikte yaratıcılıklarını tekrar keşfederek katılımcılar yetişmeye çalıştıkları zamanı ürettikleri işler üzerinden ifade ettiler. Belki de zamanı kısa bir süreliğine de olsa durdurup kim olduklarını düşündüler ve yeniden keşfetmek için kendilerine zaman verdiler. Aslında üretilen işler zamanla değişen ruhlarımızın, benliğimizin birer haritası oldular ve bu değişimi anlamlaştırıp sindirmemizi sağladılar. Atölye sırasında üretilen işlerden bir tanesi, boş bir defterdi serginin broşüründe olan zaman değişmeli başlığı alınarak defterin kapağı yapıldı. Bu defter, hem değişimi ve büyümeyi hatırlatırken hem de hızla akan zamanda kendimizi anlamak ve duygularımızı hazmetmek için bize yer sağlayan bir objeyi simgeliyordu.
Sergideki Raqs Media Collective’in duygu saatleri, sergideki yerleşimi ile zamanın baskısını üzerimizde hissetmemizi sağlarken durup düşünmemiz gerektiğini de hatırlatıyor. Yarış halinde olduğumuz zamanı, bizden bağımsız bir şekilde ilerlemeye, akmaya devam eden hayatı, yetişmemiz gereken beklentilerimizi ve belki de bununla beraber gelen gelecek kaygısını dolayısıyla da hazmetmeden yutmak zorunda olduğumuz duygularımız üzerinde düşünmemizi sağlıyor. Katılımcılardan birinin renk kullanmadan yaptığı sonu olmayan ve gittikçe ufalan bir merdivende koşan ve bir yere varmaya çalışan fil (-ki kendisi ağır bir hayvan) renklerimizi kaybetmemizin ve etrafımızda olanların farkına varmadan bir yerlere yetişmek için sadece koştuğumuzun güzel bir örneğiydi. Filin aksine resmin dışına eklediği renkler ve altına çizdiği kocaman gözleriyle etrafa bakan salyangoz, hayatı sindirerek yaşamanın, keşfetmenin ve durup hissetmenin ihtiyacını ve önemini de gösteriyordu. Tek tek eserler üstünden iç dünyalarını keşfetmek yerine, katılımcılar serginin konusundan daha çok etkilenmiş gibilerdi. Ortaya çıkan işler birbirinden çok farklı olsa da, paylaşılan düşünce ve duygular benzerlik gösteriyordu. Yaratılan zaman algısını bir sergi üzerinden deneyimlemek ve kendimize dönüp bunun etkilerini düşünmek, aslında gün için de belki çoğumuzun benzer şeyler hissettiği ve düşündüğünü de göstermiş oldu. Benim yaparken çok keyif aldığım bu atölyeden umarım katılımcılar da en az benim kadar keyif almıştır. Katılan ve atölyeyi keyifli bir hale getiren herkese teşekkür ederim.
Eğitmen: Meril Algazi
Batılı ressamların eserlerinde camiler İstanbul kentinin kimliğini yansıtan başlıca mimari unsurlar olarak karşımıza çıkar. Bazen resimde gösterilen kentin İstanbul olduğunu sadece camilere bakarak anlayabiliriz. Detaylar gerçekle uyuşmasa da, deniz ve ufukta bazen abartılı ölçülerle verilen camiler mekanın tartışmasız biçimde İstanbul olduğunu söyler bize.
Osmanlı saray ve konak haremlerinde kahve ikramı törenle yapılırdı. Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulur, ardından kahve ikramı başlardı. Kahve güğümü, tombak, gümüş veya pirinçten yapılmış, ortasında kor ateş bulunan ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınan sitile oturtulurdu. Sitil örtüsü ise, yuvarlak, atlas veya kadifeden, sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemeli olurdu.
Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Cuma 10.00 - 22.00
Pazar 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi
günü kapalıdır.
Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi
ücretsiz ziyaret edebilir.
Tam: 200 TL
İndirimli: 100 TL
Grup: 150 TL (toplu 10 bilet ve üstü)