Bilimin Sesleri

  • 20 Eylül 2019 / 19.00
  • 6 Ekim 2019 / 13.00

Jean Painlevé'nin büyüleyici, sınıflandırılamayan bilim filmlerine görmeden inanmak güç: Hem sürrealizmin izlerini taşıyan estetik ve enfes bir rüya hem de ciddi anlamda bilim. Fransız yönetmen-bilim insanı-mucit, içerisine astronomiden güvercinlere, deniz atı ve deniz kestanesi gibi deniz güzelliklerine, çeşitli konularda yüzlerce kısa filmi sığdırdığı yıllar süren bir sinema kariyeri yaptı. Bilimin Sesleri, yönetmenin su altında çektiği sekiz kısa belgesel filmden oluşuyor.

Hyas ve Stenorynchus
Fransa, 1931, 13', DCP, siyah-beyaz
Fransızca; Türkçe altyazılı 

Uzun ve ince bacaklı bir kabuklu canlı olan örümcek yengeci, daha az zarif olan kuzeni makropodiadan çok farklı. Ancak her ikisi de vücutlarını sünger veya alglerle örtme alışkanlığına sahip. Filmde dış ses bu davranışı sürekli olarak modayla karşılaştırıyor ve mizahi bir tonda bunun hayvan modası olduğunu vurguluyor.

Denizatı
Fransa, 1934, 14', DCP, siyah-beyaz
Fransızca; Türkçe altyazılı

Film, dik yüzen tek balık olan denizatını ele alıyor. Denizatının bitkilere ve diğer deniz atlarına tutunmak için kavrayıcı kuyruğunu kullanmasını izliyoruz. 

Deniz Kestaneleri
Fransa, 1958, 11', DCP, renkli
Fransızca; Türkçe altyazılı

Düzenli sualtı görüntüleri, büyütülmüş yakın çekimler ve mikroskop görüntüleri deniz kestanelerini bize tanıtıyor.

Denizanaları Nasıl Doğar
Fransa, 1960, 14', DCP, siyah-beyaz
Fransızca; Türkçe altyazılı

Başta bir araştırma filmi olarak tasarlanan bu belgeseli Painlevé genel izleyicinin ilgisini çekebilecek bir filme dönüştürür çünkü mikroskobik boyuttaki nadir denizanası görüntülerinin son derece ilgi çekici olduğunu fark eder.

Karides Hikâyeleri
Fransa, 1964, 10', DCP, renkli
Fransızca; Türkçe altyazılı

Karides Hikâyeleri, Fransa'nın Breton bölgesindeki bir plajda sürrealist bir manzarayla açılır. Film bir karidesin hayatını anlatır. Neredeyse saydam olan gövdesi üzerindeki çizgilerin güzelliği, Jean Painlevé’nin kamerası ve özel aydınlatmalarıyla göz önüne serilir.

Ahtapotun Aşk Hayatı
Fransa, 1967, 14', DCP, renkli
Fransızca; Türkçe altyazılı

Jean Painlevé, sessiz bir film olan Ahtapot'ta (1928) hayvanın plastik ve statik yönlerini vurgularken, Ahtapot'un Aşk Hayatı'nda bu canlının hareketlerinin dinamizmini ele alıyor. Octopus Vulgaris'in yumurtlamasının ve yumurtaların evriminin gözlemlenebildiği yegane ay Ağustos olduğundan, Ahtapot'un Aşk Hayatı'nın çekimleri on yıl sürdü.

Acera ya da Cadıların Dansı
Fransa, 1972, 15', DCP, renkli
Fransızca; Türkçe altyazılı 

Breton bölgesi kıyılarındaki çamurlu alanlarda yaşayan, yaklaşık iki inç çapında, küçük, top şeklinde bir yumuşakça olan aceraları izliyoruz. Çamurda yatıyorlar, suda dans ediyorlar. Eteğe benzeyen pelerinleri bir dervişin cübbesi gibi havalanıyor, durmadan dönüyorlar. 

Sıvı Kristaller
Fransa, 1978, 7', DCP, renkli
Diyalogsuz

Film, sıvı kristallerin moleküler yapısının ve çokrenkli şekillerinin mikroskopik olarak incelenmesi üzerine bir deneme.

Bu program kapsamındaki Pera Film gösterim ve etkinlikleri ücretsizdir. Rezervasyon alınmamaktadır. Yasal düzenlemeler uyarınca aksi belirtilmediği sürece tüm film gösterimlerimiz 18+ uygulamasına tabidir.

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Kuzeyli Nanook

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Maymunlar Cehennemi

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Prenses Mononoke

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Nerdesin Be Birader?

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Donmuş Irmak

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Beuys

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Sakawa

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Yuva

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Milyon Kere Ölür Bir İnsan

Ansızın Bir Yabancı Belirir

Bilimin Sesleri

Rineke Dijkstra Bana Bak!

Rineke Dijkstra Bana Bak!

“Portre insanlık durumunun dışından ve de içinden bahseder, bir kişinin fiziği kadar psikolojisini de yansıtır –ya da yansıtmalıdır.”

Antalya’nın Yetiştirdiği Genç Sanatçılar

Antalya’nın Yetiştirdiği Genç Sanatçılar

Pera Müzesi Blog, N’olmuş? işbirliğiyle hazırlanan yazı dizisi devam ediyor. Kendilerini; “Bilindik N’olmuş? sorusunu her gün yeniden soruyor, karşımıza çıkan sayısız beklenmedik cevabı sizlerle paylaşıyoruz.

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı saray ve konak haremlerinde kahve ikramı törenle yapılırdı. Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulur, ardından kahve ikramı başlardı. Kahve güğümü, tombak, gümüş veya pirinçten yapılmış, ortasında kor ateş bulunan ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınan sitile oturtulurdu. Sitil örtüsü ise, yuvarlak, atlas veya kadifeden, sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemeli olurdu.