Beyaz, Beyaz Leylekler

  • 25 Nisan 2015 / 14.00
  • 7 Mayıs 2015 / 19.00

Yönetmen: Ali Hamroyev
SSCB, Özbekistan, 1966, 82’, siyah-beyaz
Oyuncular: Lyutfi Sarymsakova, Sairam Isayeva, Bolot Bejshenaliyev, Khikmat Latypov, Mokhammed Rafikov
Rusça; Türkçe altyazıyla                             

Hamroyev, uluslararası başarı kazanan bu ilk filminde bozkır manzarasına ressamsı bir yaklaşım getirerek alameti farikası sayılan alışılmışın dışında ve isyankar kadınların rolü temasını işliyor. Beyaz Leylekler adlı kırsal kasabada geçen hikaye, evlilik dışı ilişki gibi tabu bir konuya değiniyor. Sağlam iradeli, evli ve çocuksuz bir kadın olan Malika, vaktini açıkça başka bir adamla geçirmekte ve bu adamla şefkatli bir bağa sahip gözükmektedir. İlişkinin gelişiminden daha da etkileyici olan şey ise Homrayev’in, gelenekle tanımlı, girift aile ilişkilerine dair verdiği ayrıntılar ve aralarında at üstünde oynanan şiddetli ve hızlı oyun Buzkaşi’nin de olduğu gelenekleri tasvir ediş biçimidir.

Saklı Hazine<br/>Ali Hamroyev Filmleri

Beyaz, Beyaz Leylekler

Saklı Hazine<br/>Ali Hamroyev Filmleri

Bo Ba Bu

Saklı Hazine<br/>Ali Hamroyev Filmleri

Yedinci Kurşun

Saklı Hazine<br/>Ali Hamroyev Filmleri

Kuşları İzleyen Adam

Saklı Hazine<br/>Ali Hamroyev Filmleri

Fedai

Saklı Hazine<br/>Ali Hamroyev Filmleri

Seni Hatırlıyorum

Turquerie

Turquerie

14. yüzyılda Balkanlar’a giren, 15. yüzyılda Konstantinopolis’i fetheden, 16. yüzyılda Viyana kapılarına dayanan Osmanlı İmparatorluğu, uzun süre Avrupa’nın korkulu rüyası olmuştur. Ancak 17. yüzyıl sonlarına gelindiğinde imparatorluğun genişlemesi durmuştu. 

“Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir”

“Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir”

1962’de fluxus hareketinin önde gelen üyelerinden Philip Corner, Piano Activities (Piyano Etkinlikleri) başlıklı bir performans sırasında yaptıklarıyla ciddi müzik çevrelerinde büyük olay yaratmıştı.

Sergey Parajanov Anlatıyor

Sergey Parajanov Anlatıyor

“Olabilecek en kötü hapishane koşullarıyla karşılaştığımda, bir seçim yapmak zorunda olduğumu anladım: ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım.”