33. İstanbul Film Festivali
Polonya Deneysel Canlandırma Sineması

12 - 13 Nisan 2014

Polonya’da köklü bir soyut film geleneği var. Soyut sanata en yakın sinema türü sayılan soyut film geleneğinde, filmler insanda bir ressamın elinden çıkmış izlenimi uyandırıyor. Örnek vermek gerekirse, Mieczysław Waśkowski’nin 1958 yapımı Somnam­bulicy / Uyurgezerler filmi, Natalia Wilkoszewska’nın 2003 yapımı Muka filmi ve Olga Wroniewicz’in 2004 yapımı 1-39-C filmini sayabiliriz. Öte yandan, beyaz perdede soyut çalışmanın farklı bir yolu daha vardır ki, bu da gerçekten var olan nesneleri sıra dışı bir biçimde fotoğraflayarak bu nesnelerin gerçekdışı ya da tuhaf görünmesini sağlamak.  Kazimierz Urbański’nin 1980 yapımı Demony / İblisler filmi ve Polonya’da avangart sinemanın öncüsü sayılan Stefan ve Franciszka Themerson’ın 1944-1945 yıllarında İngiltere’de İkinci Dünya Savaşı sırasında çektikleri Oko i ucho / Göz ve Kulak filmi, saydığımız bu ikinci soyutlama yöntemine güzel birer örnek teşkil eder. Andrzej Pawłowski’nin 1957 yapımı Kineformy Sineformlar ve Tam i Tu / Orada Burada adlı filmlerinde, yönetmenin kendi yaptığı bir aletin içinde çeşitli nesneler hareket ettirilmiş, onlardan süzülen ışık perdeye yansıtılmıştır. Józef Robakowski’nin filmleri de (1971 tarihli Prostokąt dynamiczny / Dinamik Dikdörtgen ve Test I) kendilerine özgü, daha çok yapısal filme yakın çalışmalardır. Natalia Wilkoszewska, Olga Wroniewicz ve Jakub Lech gibi daha genç yönetmenlerin yakın tarihli çalışmalarına bakarak, soyut sinemanın bugün hâlâ varlığını sürdürdüğünü söyleyebiliriz.

Jan Lenica ve Walerian Borowczyk’in ilk filmleri, çekildikleri dönemde çok önemliydiler. 1957 yapımı Był sobie raz…  / Bir Zamanlar sinema tarihinde kolaj tekniğinin doğaçlama kullanıldığı ilk filmlerden biri. 1957 yapımıSztandar Młodych’ / Gençlik Bayrağı ise, çok satılan bir gazetenin kısacık reklam filmi. Bu filmin asıl özelliği, bir takım soyut nesnelerin, çeşitli buluntu görüntülerle beraber, doğrudan doğruya ham film üstüne çizilmiş olması.

Deneysel sinema türlerinden bir diğeri, çeşitli fotoğrafların değiştirilmesiyle oluşuyor. Bu türe örnek verelim: Kazimierz Bendkowski’nin 1975 yapımı Replika filmi ve Oscar ödüllü Zbigniew Rybczyński’nin 1975 yapımı Oj! Nie mogę się zatrzymać! / Ay, Duramıyorum! filmi. Hieronim Neumann’ın 2005 yılında çektiği Zoopraxiscopeve Józef Piwkowski’nin 1981 yılında çektiği Pierwszy film / İlk Film’de ise, sinema tarihinin ilk günlerinden kalma çeşitli görüntüler, farklı bir yorumla beyaz perdeye aktarılmıştı. Kazimierz, 1965 tarihli Urbański inSłodkie rytmy / Tatlı Ritimler adlı çalışmasında filme ısı uygulayarak, bunun ne gibi etkileri olacağını denemişti. Rybczyński’nin 1975 yapımı Nowa książka / Yeni Kitap ve Maciej Ćwiek’in 1986 tarihli Video-Disc filmlerinde ise ekran, çok sayıda küçük ekrana bölünmüştü. Jerzy Kucia’nın 1984 yılında çektiği Odpryski / Kırpık adlı filmde, günlük hayatta evde yaptığımız sıradan hareketler kasvetli birer ayine dönüşmüş. Stanisław Lenartowicz’in 1977 tarihli Portret / Portre filmiyle Andrzej Klimowski’nin 1980 tarihli Martwy cień / Ölü Gölgefilmi ise, zamanın nasıl da akıp gittiğini gösteren filmler. Bu iki filmin yanı sıra, Neumann’ın 1982 tarihli Blok filmi ve Katarzyna Latałło’nun 1971 tarihli Sam sobie sterem / Kaderini Kendi Elime Almak filmi belli bir geleneğe uymayan, sınıflandırması zor filmler.

Bir grup film daha var ki bunlara, “animasyon karşıtı” denebilir. 1976 yapımı Copyright by Film PolskiMCMLXXVI, Yönetmen Piotr Szulkin’in kendisinin de dediği gibi,  “avangart karşıtı” bir film. Edward Sturlis’in 1964 yılında çektiği Plaża / Plaj, Polonya’da gerçek oyuncularla animasyon karakterlerinin bir arada görüldüğü ilk film denebilir.Julian Antonisz’in 1977 tarihli Słońce – film bez kamery / Güneş: Kamera Olmayan Bir Film adlı çalışması, plastik damgaların doğrudan doğruya ham film üzerine basılmasıyla yapılan ilk film. Mariusz Wilczyński’nin çizgi filmleri ise, klasik animasyon işçiliğinin tahtını sallayan yapımlar. Bu filmlerde, görüntü titrek de olsa, insanda düpedüz sinematik bir şiir izlenimi uyandırıyor. Aynı şeyi, Wojciech Bąkowski’nin animasyon çalışmaları için de söyleyebiliriz. Janek Koza kısa filmlerinde, televizyon programlarını tiye alıyor. Televizyonla dalga geçen bir diğer yapım ise, Jerzy Kalina’nın 1979 tarihli çalışması Koło Bermudzkie / Bermuda Tekerleği. Andrzej Warchał’ın 1979 yapımı Cinéma Vérité adlı filmi pırlanta gibi bir siyasi taşlama. Siyaset demişken, 2007 yılında fotoğrafçı Tomek Sikora, seçimler için 2 spot hazırladı. Czapka / Şapka ve Ciastka / Kekler adlı bu çalışmalarda çok özel bir “animasyon karşıtı” teknik kullanıldı: Hareketsiz görüntüler arka arkaya dizildi. – Marcin Giżycki


33. İstanbul Film Festivali, 5 - 20 Nisan 2014 tarihleri arasında İstanbul'da farklı mekanlarda devam ediyor.

logo logo

12 Nisan

11.00 Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 1

13.30 Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 2

16.00 Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 3

Söyleşi: Polonya Canlandırma Sineması

13 Nisan

11.00 Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 2

13.30 Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 3

16.00 Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 1

Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 1

Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 1

Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 2

Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 2

Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 3

Polonya Deneysel Canlandırma Sineması 3

Söyleşi: Polonya Canlandırma Sineması

Söyleşi: Polonya Canlandırma Sineması

Kader Kısmet <br> Hani Dünya Çekilmezdi: Fotoğrafın Kurmacası

Kader Kısmet
Hani Dünya Çekilmezdi: Fotoğrafın Kurmacası

Nickolas Muray: Bir Fotoğrafçının Portresi sergisi kapsamında Çağlayan Çevik kurmaca bir yazı dizisi kaleme aldı. Hani Dünya Çekilmezdi: Fotoğrafın Kurmacası adlı seride Çevik, Muray’ın çarpıcı fotoğraflarından yola çıkarak fotoğraftaki insanların dünyasını birer öykü ile anlatıyor.

Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun!

Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun!

Sanatçı Benoît Hamet, bu yıl 10. yaşını kutlayan Pera Müzesi’nin koleksiyonlarından öne çıkan eserleri yeniden yorumluyor. Hamet, hem gerçek hem kurgusal “tarihi” olaylara mizahi bir bakış sunuyor.

 

Modernite  Moderni İnşa Etmek / Moderni Yeniden Biçimlendirmek

Modernite Moderni İnşa Etmek / Moderni Yeniden Biçimlendirmek

Bir koleksiyonun en az dört kuşak boyunca aktarılması gerektiğine inanan ve bunu bir bayrak yarışına benzeten Nahit Kabakcı’nın 1980’lerden itibaren oluşturmaya başladığı Huma Kabakcı Koleksiyonu Türkiye’de, bilinçli ve sürekliliği olan az sayıdaki koleksiyondan biri.