Azrail’i Beklerken

  • 6 Kasım 2013 / 18.30
  • 10 Kasım 2013 / 18.00

Yönetmen: Vincent Paronnaud, Marjane Satrapi
Oyuncular: Mathieu Amalric, Edouard Baer, Maria de Medeiros
Fransa, Almanya, Belçika, 93’, 2011, renkli
Franszıca, İngilizce; Türkçe altyazıyla


Tahran, 1958. Kendi devrinin en ünlü müzisyenlerinden biri olan Nasser Ali Khan, çok sevdiği kemanı kırıldığından beri tüm yaşam sevincini yitirmiş durumdadır. Onun yerini alabilecek kadar iyi hiçbir enstrüman bulamadığı için, yatağında ölümü beklemeye karar veriyor. Ölümün gelmesini beklerken de melankolik olduğu kadar mutluluk verici hayallere, düşlere dalıyor, gençliğine dönüyor, hatta çocuklarının geleceğini ona açıklayan Azrail’le konuşuyor... Bulmacanın parçaları yavaş yavaş yerine oturdukça, yaşamının dokunaklı sırrı da açığa çıkıyor: Dehasına ve müziğine esin kaynağı olan harika bir aşk hikayesi…

Sınırdaki Kadınlar<br/> Kadın ve Göç

Bir Ayrılık

Sınırdaki Kadınlar<br/> Kadın ve Göç

Okuyucu

Sınırdaki Kadınlar<br/> Kadın ve Göç

Azrail’i Beklerken

Sınırdaki Kadınlar<br/> Kadın ve Göç

Tepelerin Ardında

Sınırdaki Kadınlar<br/> Kadın ve Göç

Peki Şimdi Nereye?

Sınırdaki Kadınlar<br/> Kadın ve Göç

Öyle Sevdim ki Seni

Sınırdaki Kadınlar<br/> Kadın ve Göç

Eller Havaya

Sınırdaki Kadınlar<br/> Kadın ve Göç

Louise Wimmer

Azrail’i Beklerken

Turquerie

Turquerie

14. yüzyılda Balkanlar’a giren, 15. yüzyılda Konstantinopolis’i fetheden, 16. yüzyılda Viyana kapılarına dayanan Osmanlı İmparatorluğu, uzun süre Avrupa’nın korkulu rüyası olmuştur. Ancak 17. yüzyıl sonlarına gelindiğinde imparatorluğun genişlemesi durmuştu. 

“Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir”

“Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir”

1962’de fluxus hareketinin önde gelen üyelerinden Philip Corner, Piano Activities (Piyano Etkinlikleri) başlıklı bir performans sırasında yaptıklarıyla ciddi müzik çevrelerinde büyük olay yaratmıştı.

Sergey Parajanov Anlatıyor

Sergey Parajanov Anlatıyor

“Olabilecek en kötü hapishane koşullarıyla karşılaştığımda, bir seçim yapmak zorunda olduğumu anladım: ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım.”