Çehov’un Motifleri

  • 13 Mart 2016 / 14.00

Yönetmen: Kira Muratova
Oyuncular
: Sergey Bekhterev, Nina Ruslanova, Natalya Buzko
Rusya, Ukrayna
, 2002, 120’, siyah-beyaz
Rusça; Türkçe altyazıyla

Çehov’un Motifleri, yazarın iki yapıtından, “Tatiana Repina” adlı oyundan ve “Zor İnsanlar” adlı öyküden yola çıkıyor; bu büyüleyici diptiğin iki parçasının ortak noktası karakterler, yüzeysel olarak bakıldığında başka bir ortaklıkları pek yok. Filmin başında genç bir adam, borç almak için küçük köyüne dönüyor, bu istek onu babasıyla sert bir şekilde karşı karşıya getiriyor. Yıllardır acı çeken annenin (ve eş) elinden yalnızca izlemek geliyor. Kira Muratova bu kuşaklar arası çatışmanın duygusal sancısını güçlü bir biçimde yakalıyor, çok sayıda meseleyi ve önyargıyı ortaya çıkarıyor. Oğul evden kaçtıktan sonra, köyün Ortodoks kilisesinde sürmekte olan nikah törenine giriyor. Damat şişman bir opera şarkıcısı, gelin ve ailesiyse Rusya’nın yeni zenginlerinin grotesk birer örneği. Burada asıl önemli olan belki de alaycılık değil, Muratova’nın bütün töreni çok özenli bir şekilde yansıtması, izleyiciye bu karakterleri yargılayacak rahat bir mesafe tanımaması ve bizi filmin dünyasının içine sokması.

Kira Muratova <br/>Gölgede Kalan Aşk

Kısa Karşılaşmalar

Kira Muratova <br/>Gölgede Kalan Aşk

Tutkular

Kira Muratova <br/>Gölgede Kalan Aşk

Astenik Sendrom

Kira Muratova <br/>Gölgede Kalan Aşk

Akortçu

Kira Muratova <br/>Gölgede Kalan Aşk

Üç Hikaye

Kira Muratova <br/>Gölgede Kalan Aşk

Çehov’un Motifleri

Sergey Parajanov Anlatıyor

Sergey Parajanov Anlatıyor

“Olabilecek en kötü hapishane koşullarıyla karşılaştığımda, bir seçim yapmak zorunda olduğumu anladım: ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım.”

“Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir”

“Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir”

1962’de fluxus hareketinin önde gelen üyelerinden Philip Corner, Piano Activities (Piyano Etkinlikleri) başlıklı bir performans sırasında yaptıklarıyla ciddi müzik çevrelerinde büyük olay yaratmıştı.

Turquerie

Turquerie

14. yüzyılda Balkanlar’a giren, 15. yüzyılda Konstantinopolis’i fetheden, 16. yüzyılda Viyana kapılarına dayanan Osmanlı İmparatorluğu, uzun süre Avrupa’nın korkulu rüyası olmuştur. Ancak 17. yüzyıl sonlarına gelindiğinde imparatorluğun genişlemesi durmuştu.