Yedi Kadın Yedi Günah

  • 8 Mart 2019 / 20.30
  • 24 Mart 2019 / 14.00

Yönetmenler: Chantal Akerman, Ulrike Ottinger, Helke Sander, Bette Gordon, Maxi Cohen, Valie Export, Laurence Gavron
Oyuncular: Rosemary Hochschild, Delphine Seyrig, Michael Dick, Evelyne Didi, Luis Guzmán, Irm Hermann, Gabi Herz
Fransa, Avusturya, Belçika, ABD, Almanya; 1987, 101', renkli
İngilizce, Fransızca, Almanca; Türkçe altyazılı

Yedi Kadın Yedi Günah, sinema tarihindeki çok tipik bir dönemi temsil eder. Yedi günahtan her biri için yönetmenlik yapmak üzere davet edilen kadın yönetmenler, dünyanın en önemli sinemacıları arasındadır: Helke Sander (Oburluk), Bette Gordon (Açgözlülük), Maxi Cohen (Öfke), Chantal Akerman (Tembellik), Valie Export (Şehvet), Laurence Gavron (Kıskançlık) ve Ulrike Ottinger (Gurur). Her yönetmene istediği günahı filmleştirme özgürlüğü tanınmıştır. Yönetmenlerin modern görüşleri, absürt fikirlerden, komik ve ölçüsüz fikirlere kadar farklılık gösterir. Zira nihai film de bu çeşitliliği yansıtır niteliktedir: Geleneksel kurgusal anlatım, deneysel video, müzikal, radikal belgesel de dâhil olmak üzere çeşitli türlerden oluşur.

Bu film gösterimleri ücretsizdir. Rezervasyon alınmamaktadır.

Değişen Perspektifler <br> Kadın Yönetmenlerden Kısalar

Yedi Kadın Yedi Günah

Değişen Perspektifler <br> Kadın Yönetmenlerden Kısalar

Türkiye’den Kısalar

Değişen Perspektifler <br> Kadın Yönetmenlerden Kısalar

Dünyadan Kısalar

Yedi Kadın Yedi Günah

“Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir”

“Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir”

1962’de fluxus hareketinin önde gelen üyelerinden Philip Corner, Piano Activities (Piyano Etkinlikleri) başlıklı bir performans sırasında yaptıklarıyla ciddi müzik çevrelerinde büyük olay yaratmıştı.

Rineke Dijkstra Bana Bak!

Rineke Dijkstra Bana Bak!

“Portre insanlık durumunun dışından ve de içinden bahseder, bir kişinin fiziği kadar psikolojisini de yansıtır –ya da yansıtmalıdır.”

Sergey Parajanov Anlatıyor

Sergey Parajanov Anlatıyor

“Olabilecek en kötü hapishane koşullarıyla karşılaştığımda, bir seçim yapmak zorunda olduğumu anladım: ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım.”